Peygamberimizin hırkasını verdigi şâir Sahâbî.
Kâ’b bin Züheyr, Müzeyne kabîlesinden olup, onbir şâir yetiştiren bir âileye
mensuptu. Babası Züheyr bin Ebî Sülemî ve kardeşi Büceyr de şâir idi. Kâ’b bin
Züheyr’in babası Hırıstiyan ve Yahûdi âlimlerinin yanlarına gider, onları
dinlerdi. Onlardan âhir zamanda bir Peygamber gönderileceğini işitmişti.
İşâreti anlamıştı
Züheyr, bir gece rüyâsında, gökten bir ip uzatıldığını, o ipten tutmak için
elini uzattığı hâlde yetişemediğini görmüştü. Bu rüyâsının, âhir zamanda gelecek
olan Peygambere yetişemeyeceğine ve ömrünün o gönderilmeden biteceğine işâret
olduğunu anlamıştı.
Fakat oğulları Kâ’b ve Büceyr’e, âhir zaman Peygamberi gönderilince, Ona îman
etmelerini vasiyet etmişti.
Kâ’b bin Züheyr ve kardeşi Büceyr, İslâmiyet gelince, Peygamberimizle görüşmek
üzere Medîne-i Münevvereye doğru yola çıkmışlardı. Ebrak-ul Azzâf denilen yere
geldiklerinde, kardeşi Büceyr dedi ki:
- Sen burada bekle, ben Medîne’ye gidip, O Peygamberi bir göreyim.
Söylediklerini dinleyeyim.
Büceyr Medîne’ye gidince, Peygamberimiz ona, İslâmiyeti anlattı ve Müslüman
olmasını söyledi. O da hemen kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu.
Kâ’b bin Züheyr, kardeşi Büceyr’in Müslüman olduğunu öğrenince, ona çok kızdı.
Bunu dile getiren bir şiir yazdı. Şiirinde, Peygamberimize ve İslâmiyete karşı
hoş olmayan sözler söylemişti. Kardeşi Büceyr, buna tahammül edemeyip, durumu
Peygamberimize arz etti. Bunun üzerine Peygamberimiz buyurdu ki:
- Kâ’b’a kim rastlarsa, onu öldürsün!
Kardeşi Büceyr, Kâ’b’a bir mektup yazıp gönderdi. Mektupta, “Başının çâresine
bak!” diye yazarak durumu bildirdi. Kâ’b’in yazdığı kötüleyici şiire karşılık
bir de şiir yazdı. Bu şiirinde özetle şöyle dedi:
- Ey Kâ’b! Kabûl etmeyip, yerdiğin bu İslâm dîninden daha gerçek ve daha
sağlam bir din olamaz, var sende? Kurtulmak istiyorsan putları bırak, bir olan
Allaha îman et, Müslüman ol ki, kurtulabilesin! Kıyâmet gününde kaçılamayacak
olan Cehennem ateşinden, Müslüman olup, îman edenlerden başkası
kurtulamayacaktır.
Resûlullahın yanına gel!
Büceyr, kardeşi Kâ’b’a yazdığı mektubun bir kısmında da şöyle yazmıştı:
- Resûlullahı şiir yazarak hicvedip üzen Mekkelilerden bâzıları öldürüldü.
Kureyş şâirlerinden sağ kalan İbni Zibâra ve Hubeyre bin Ebî Vehb ise başlarını
alıp kaçtılar. Eğer sağ kalmak istiyorsan, acele Resûlullahın yanına gel!
O, yaptığına pişman olup, tevbe ederek yanına gelen kimseyi öldürmez. Böyle
tevbe ederek, gelip Müslüman olanların hepsini kabûl etti. Bu mektubumu alır
almaz Müslüman ol ve hemen buraya gel! Eğer bu dediğimi yapmayacak olursan,
yeryüzünde başını al, nereye gideceksen git!
Kâ'b bin Züheyr, kardeşi Büceyr'in mektubunu alınca, sanki yeryüzü ona dar
gelmişti. Zaten kabîlesi arasında bulunan düşmanları, onun için, "O, artık
öldürülmüş demektir!" diyerek dedikodu yayıyorlardı.
Kâ'b bin Züheyr, bu durum karşısında derin derin düşünmeye başladı. Yavaş yavaş
gönlü aydınlanıyordu. Nihayet Müslüman olmaya karar verdi. Medîne yollarına
düştü. Peygamber efendimizi metheden ve kendisinin de tevbe edip, Müslüman
olduğunu bildiren uzun bir şiir yazdı.
Sohbetini dinliyorlardı
Medîne'ye varınca, gizlice Cüheyni kabîlesinden olan bir arkadaşının evine gidip,
misâfir oldu. Ertesi gün sabah, evine misâfir olduğu kişi, onu, Peygamberimizin
yanına götürdü. Peygamberimiz o sırada, Eshâb-ı kirâm arasında idi. Eshâb-i
kirâm etrafini sarmış, sohbetini dinliyorlardı.
Kâ'b bin Züheyr, devesini mescidin önüne çöktürüp, içeri girdi. Peygamberimizin
yanına yaklaşıp, kendini tanıtmadan dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Kâ'b bin Züheyr yaptıklarına pişman ve Müslüman olarak aman
dilemeye gelmiş bulunuyor. Ben onu sana getirsem, aman verip, Müslüman olmasını
kabûl eder misiniz?
Peygamberimiz buyurdu ki:
- Evet.
- Yâ Resûlullah, ben şehâdet ederim ki, Allahtan başka ilâh yoktur. Sen de O'nun
Resûlüsün!
- Sen kimsin?
- Ben Kâ'b bin Züheyr'im.
Eshâb-ı kirâm onun Kâ'b bin Züheyr olduğunu anlayınca, Ensârdan biri ayağa
kalkıp dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Müsaade et, boynunu vurayım!
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Vazgeç ondan! O, içinde bulunduğu hâlden pişman ve Hakka dönmüş olarak
gelmiştir.
Bu sırada Kâ'b bin Züheyr, Müslüman olduğunu bildiren bir kaside okumaya başladı.
Bu kasîdesinde uzun bir girişten sonra, asıl mevzuya geçip, Müslüman olduğunu,
tevbe ettiğini ve af dilediğini dile getirdi. Son kısmında da Peygamberimizi ve
Eshâb-ı kirâmi metheden beyitleri okudu.
Hırkasını hediye etti
Peygamberimiz, Kâ'b bin Züheyr'in, "Banet süâdü= Sevgili uzaklaştı" sözleriyle
başlayan bu kasîdesini beğenip, çok memnun oldu. Onu affetti. Bürdesini (hırkasını)
çıkarıp, onun omuzlarına koydu. Bu sebeple Kâ'b bin Züheyr'in kasîdesi, "Kasîde-i
Bürde" ismi ile meşhur olmuştur. Hazret-i Kâ'b 645 senesinde Şam'da vefât etti.
Resûlullahın hediye ettiği bu hırka, Hazret-i Muaviye tarafından Kâ'b bin
Züheyr'in vârislerinden satın alınıp, muhafaza edilmiştir. Sırasıyla Emevîlere,
onlardan Abbasîlere, daha sonra da Mısır'ın fethinde Mekke Serifi tarafindan
diğer kutsal emânetler ile birlikte Yavuz Sultan Selim Han'a teslim edilmiştir.
Günümüze kadar korunan bu hırka, "Hırka-ı Saadet" ismi ile meşhur olmuştur.
Bugün hâlâ İstanbul'da Topkapı Müzesinde "Hırka-ı Saadet" odasında muhafaza
edilmektedir.