Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh), Peygamberlerden sonra insanların
en üstünüdür. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimizin
kayınpederidir. Müminlerin annesi Hazret-i Âişe’nin babasıdır. Eshab-ı kiramın
en üstünü, Aşere-i mübeşşerenin birincisidir. Resulullahın hicrette mağara
arkadaşı ve ilk halifesidir.
Cehennemden azat olduğu, çeşitli hadis-i şeriflerde bildirildiği için, (Atik),
yani (azat olmuş adam) da denir. Resulullahın miracını işitir işitmez inanarak
kâfirleri şaşkına çevirdiği için, Allahü teâlâ (Sıddık) ismini vererek
şereflendirdi.
Beyaz yüzlü, zayıf, nurlu bir zat idi. Kureyş ahalisinin ileri gelen
büyüklerinden ve sözü tutulanlarından idi. Müslüman olmadan önce de, çok afif,
ağırbaşlı, doğrulukla meşhur idi. Hayatında şarap içmemiş, şiir söylememişti.
Mekke’nin sayılı tüccarlarından olup, pek zengin idi. Çok hayır yapar, iyiliği
severdi.
İman etmeden önce, Resulullah ile gençlik arkadaşı idi. Birbirlerini çok
severlerdi. Ticaret için gittiği yerlerde, ahir zaman Peygamberinin geleceğini,
kendisinin Ona sahabi olacağını, kâhinlerden ve âlimlerden çok işitmişti.
Resulullah çağırınca, seve seve hemen iman etti. Annesi Ümmül-Hayr da, ilk iman
edenlerdendir. Fakat babası Osman, ancak Mekke’nin fethinde, çok yaşlı iken iman
etti. Eshab-ı kiram arasında, babası, anası ve çocuklarının ve torunlarının
hepsi iman eden, Hazret-i Ebu Bekir’den başka kimse yoktu.
Resulullaha fevkalade sıdkı ve sevgisi vardı. Herkesi imana çağırırdı. Hazret-i
Osman, Zübeyr, Abdurrahman bin Avf, Sa’d bin Ebi Vakkas, Talha, Ebu Ubeyde bin
Cerrah gibi üstün Sahabiler, Hazret-i Ebu Bekir’in çağırması ile imana geldi.
Mekke’de iken ve hicret ederken ve Medine’de her gazada ve harp olmayan
zamanlarda Resulullahın yanından ayrılmadı. Bir iki defa izin ile ayrılmıştır.
Resulullahın sadık dostu ve sır arkadaşı ve her işinde müsteşarı idi. (Allahü
teâlâ, beni dört vezir ile kuvvetlendirdi. İkisi melektir. Bunlar, Cebrail ve
Mikail’dir. İkisi de insandır. Bunlar, Ebu Bekir ve Ömer’dir) hadis-i şerifi,
şerefinin yüksek olduğunu göstermektedir. Eshab-ı kiram, Resulullahın yanında,
halka olarak otururlardı. Resul aleyhisselam, sağ yanına Hazret-i Ebu Bekir’i,
sol yanına Hazret-i Ömer’i oturturdu. Ebu Bekri Sıddıkın üstüne ve yok iken onun
yerine, kimseyi oturtmazdı. Yeri boş kalırdı.
Güzel huyları, cesareti, cömertliği, ilmi, zekası ve hele takvası Sahabenin
hepsinden fazla idi. Hazret-i Ali, (İçimizde en cesur Ebu Bekir’dir) buyurdu.
Resulullah efendimiz vefat ettiği gün, Ona olan aşkından Hazret-i Ömer’in aklı
gidip, (Kim Ona öldü derse boynunu vururum) diyerek kılıcını çekti. Herkes,
üzüntüden ve Ömer’in bu halinden korktuğu halde, Ebu Bekri Sıddık büyük cesaret
ile aslan gibi ortaya çıkıp, (Resulullahın her insan gibi öleceğini)
bildiren âyet-i kerimeyi okudu. Tesirli sözleri ile, nasihat ederek, halkı
sükuna ve huzura getirdi. Müminlere teselli verdi.
Eshab-ı kiramın sözbirliği ile halife seçilip, önce, mürted olan bedevilerle ve
Peygamber olduklarını söyleyerek cahil köylüleri aldatan Esved-i anesi ve
Müseylemetülkezzâb ve Sicah hâtun ve Tuleyhat ibni Hüveylid ile ayrı ayrı harb
edip, hepsini perişan etti. Hire ve Enbâr şehirlerini feth etti. Halid bin Velid
ve Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretlerini büyük ordu ile Şam’a gönderdi. Din-i
İslamı yeniden düzene koydu ve kuvvetlendirdi.
Zekası şaşılacak kadar çoktu. Bir gün Resul aleyhisselam, (Allahü teâlâ, bir
kuluna, dünya ile ahiretten hangisini istersin dedi. O kul, Rabbimin yanında
olan nimetleri isterim dedi) buyurunca, Resulullah efendimizin vefat
edeceğini hemen anlayıp çok ağladı. Eshab-ı kiram, Hazret-i Ebu Bekrin bu çabuk
anlayışına şaşıp kaldılar.
Resul aleyhisselam, (Kur’an-ı kerimi en çok bilen, imam olur) buyurmuştu.
Vefat edeceği zaman, Hazret-i Ebu Bekrin imam olmasını emredince, Eshab-ı kiram
arasında, Kur’an-ı kerimi en çok anlayanın kendisi olduğu haber verilmiş oldu.
Hadis-i şerifleri ve Resulullahın edeplerini en çok bilen o idi. Kur’an-ı kerimi
ezbere bilirdi. Eshab-ı kiram, sıkıştıkları şeyleri ondan sorar, öğrenirlerdi.
Kendisinden bizlere az sayıda hadis-i şerif ulaşmasının sebebi, Resulullah
efendimizden sonra az yaşadığı ve bu kısa zamanı, mürted bedeviler ve asilerle
savaşta geçirdiği içindir.
Resul aleyhisselam dünya işlerinin hepsini ona danışırdı. Âl-i İmran suresi 159.
âyeti, Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer ile müşavere etmek için geldi.
Hazret-i Ali buyurdu ki: (Hangi iyilikte birinciliği kazanmak istedimse, Ebu
Bekir’i hepsinde kendimden ilerde buldum.) Yine buyurdu ki: (Resulullahtan sonra
insanların en hayırlısı Ebu Bekir ile Ömer’dir. Bir müminin kalbinde, benim
sevgim ile Ebu Bekir’e ve Ömer’e düşmanlık bir arada bulunamaz.) Ayrıca her
hutbesinde, (Ya Rabbi! Hulefa-i raşidini ıslah eylediğin gibi, bizi de ıslah
eyle!) derdi. Hulefa-i raşidin kimlerdir denildiğinde, gözleri yaşla dolup, (Onlar,
benim çok sevdiğim, Ebu Bekir ile Ömer’dir) buyurdu.
Hazret-i Ömer daima (Ebu Bekir bizim seyyidimizdir) derdi. Yine o, (Keşke, Ebu
Bekir’in göğsünde bir kılı olsaydım), (Cennette, her an Ebu Bekir’i görmek
isterim), (Hiçbir iyilikte, Ebu Bekir’e yetişemedim) buyurdu.
Hazret-i Ebu Bekrin, refeti, merhameti pek çok olduğu için, ona (Evvah) derlerdi.
Cebrail aleyhisselamın Resulullah ile konuştuğunu, yalnız Hazret-i Ebu Bekir
işitirdi.
Allahü teâlânın razı olmadığı bir şeyi söylememek için, mübarek ağzına taş
koyardı. Faydalı bir şey söyleyeceği zaman, taşı çıkarırdı. Ramazan haricinde
yaz günlerinde oruç tutar, kış günlerinde tutmazdı. Allahü teâlâdan o kadar çok
korkardı ki, bir kuş görüp, (Ey kuş ne mutlu sana ki meyveleri yersin. Yapraklar
arasında gölgelenirsin. Kıyamette hesaba çekilmezsin. Keşke, Ebu Bekir de senin
gibi olsa idi) demişti. Bir kere de, (Keşke bir yeşil ot olaydım. Hayvanlar beni
yiyeydi. Böylece, kıyamet günü yaratılıp hesaba çekilmeseydim) buyurdu. (Zeynül-mecalis)
Allahü teâlâ, bütün insanlar arasında üç kimseye halife demiştir: Âdem
aleyhisselama, Davud aleyhisselama ve Hazret-i Ebu Bekir’e. (Mirat-i kâinat)
İki sene, üç ay ve on gün hilafetten sonra, hicretin onüçüncü yılında 63 yaşında
vefat etti. Resulullah efendimizin tabutuna konup, namazını Hazret-i Ömer
kıldırıp, hücre-i saadete defnedildi.
Menkıbeleri, tevazu’u ve cömertliği dillerde destan olmuştur. Kur’an-ı kerimi
toplayarak, İslamiyet’e en büyük hizmeti yapmıştır. Ensâb ilminde çok ileri olup,
eşi yok idi. (Eshab-ı kiram)
Hazret-i Ebu Bekir, Medine'ye hicretle şereflenen, Allahü teâlânın övdüğü
muhacirlerden ve ilk iman edenlerdendir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki
(Muhacirlerin ve Ensarın önce imana gelenlerinden ve Onların yolunda
gidenlerden Allah razıdır. Onlar da Allah’tan razıdır. Allah, Onlar için
Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100]
Hazret-i Ebu Bekir, Peygamber efendimizin kayınpederi olmakla, mübarek kızı Âişe
validemiz de müminlerin annesi olmakla şereflendi. Bir âyet-i kerime meali:
(Resulullahın zevceleri müminlerin anneleridir) [Ahzab 6]
Resulullah ile akraba olmak şerefi çok büyüktür. İmanlı olan her akrabası
muhakkak Cennetliktir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim
aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemi]
Hazret-i Ebu Bekir, ağaç altında söz verenlerden idi. Allahü teâlâ, ağaç altında
sözleşme yapılan Eshabdan da razı olduğunu bildirdi. Âyet-i kerimede mealen
buyuruluyor ki:
(Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah razıdır.) [Fetih 18]
Peygamber efendimiz, vefatından 8 gün önce, Hazret-i Ebu Bekir’i kendi yerine
imam tayin buyurarak, halife olacağına işaret eyledi. Bir seferinde de, Hazret-i
Ebu Bekir bulunmadığı için, Hazret-i Ömer imam oldu. Resulullah, Hazret-i
Ömer’in sesini işitince, (Hayır, hayır, Allahü teâlâ ve Müslümanlar Ebu
Bekir’den razıdır, namazı Ebu Bekir kıldırsın!) buyurdu. Eshab-ı kiram
arasında, babası, anası ve çocuklarının ve torunlarının hepsi imana gelen,
Hazret-i Ebu Bekir’den başka kimse yoktu. Resul aleyhisselam (Ebu Bekir’in
malı gibi hiçbir kimsenin malı bana faydalı olmadı) buyurdu. (İ. Ahmed)
Ticaretten bütün kazancını Resulullah için dağıttı.
Bilal-i Habeşi’nin azat edilmesi için para verince, Leyl suresinde övüldü:
(Temizlenmek için malını hayra verip, [günahtan] çok sakınan ateşten
uzaktır. O, iyiliği bir menfaat için değil, Rabbinin rızasını kazanmak için
yaptı. Kendisi de, (Cennete girip) hoşnut olacaktır.) [Leyl 17-21]
Âl-i İmran suresinin (İşlerinde onlara danış) mealindeki 159. âyeti,
Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer ile müşavere etmek için geldi. Bir hadis-i
şerifte de, (Cebrail bana dedi ki: Allahü teâlâ Ebu Bekir ile istişareyi sana
emrediyor) buyuruldu.
Tevbe suresinin 41. âyetinde, (Mağaradaki iki kişinin ikincisi)
buyurularak, Hazret-i Ebu Bekir övüldü.
Leyl suresinin 5. âyeti de, Hazret-i Ebu Bekir’in şânını bildirmektedir.
Bekara suresinin, (Gece-gündüz, gizli-açık, mallarını hayra sarf edenlerin
mükafatlarını Rableri verecektir. Onlara korku ve üzüntü yoktur) mealindeki
274. âyeti, Hazret-i Ebu Bekir için inmiştir. Çünkü, o, geceleri on bin altını
gizli, on bin altını da, göz önünde olarak ve gündüzleri de böyle onar bin
altını sadaka vermiştir. (Mirat-i kâinat)
Hazret-i Ebu Bekir Bedir savaşına katılanlardandır. Bedir ehlinin şânı için
hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bedir savaşına katılan Müslümanlar Cennetliktir.) [Dare Kutni]
Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ali’nin konuşmaları
Bir gün, Hazret-i Ebu Bekir, Resulullah efendimizin evine geldi. İçeri girerken,
Hazret-i Ali de geldi. Hazret-i Ebu Bekir geri çekilip, ya Ali, sen buyur dedi.
- Ya Eba Bekir! Sen önce gir, her iyilikte önde olan sensin.
- Sen önce gir ya Ali, Resulullaha daha yakın sensin.
- Ben, senin önüne nasıl geçerim? Çünkü, Resulullahtan işittim, (Ümmetimden
Ebu Bekir’den daha üstün bir kimse üzerine güneş doğmadı) buyurdu.
- Kızını sana verdiği gün, (Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine
verdim) buyurmadı mı?
- Senin için, (İbrahim aleyhisselamı görmek isteyen, Ebu Bekir’in yüzüne
baksın) buyurdu.
- Senin için de, (Âdem aleyhisselamın hilm sıfatını ve Yusuf aleyhisselamın
güzel ahlakını görmek isteyen, Ali Mürtezaya baksın!) buyurdu.
- Senin için, (Ya Rabbi! Beni en çok seven ve eshabımın en iyisi kim?)
sualine Cenab-ı Hak (Ebu Bekri Sıddıktır) buyurmadı mı?
- Senin için de, (İlmi birine veririm ki, Allahü teâlâ, onu sever. Ben de çok
severim) buyurdu.
- Ama senin için (Cennetin kapıları üzerinde, Ebu Bekir Habibullah yazılıdır)
buyurdu.
- Senin için de, Hayber’de, bayrağı verip (Bu bayrak, melik-i galibin, Ali’ye
hediyesidir) buyurdu.
- Senin için, (Ya Eba Bekir! Sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin)
buyurdu.
- Senin için de, (Kıyamette, Ali Cennet hayvanlarından birine binmiş olarak
gelir. Cenab-ı Hak buyurur: “Ey Resulüm, baban İbrahim, ne güzel baba, kardeşin
Ali ne güzel kardeştir) buyurdu.
- Senin için, (Kıyamette, Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan, Cennetin
anahtarlarını getirir. Bana verir. Sonra, Cebrail aleyhisselam gelip, ya
Resulallah, Cennetin ve Cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir’e ver. O da
istediğini Cennete göndersin der) buyurdu.
-Senin için de, (Ali kıyamette benim yanımdadır. Havz ve Kevser yanında,
benimledir. Sıratta benimledir. Cennette benimledir. Allahü teâlâyı görürken,
benimledir) buyurdu.
- Senin için, (Ebu Bekir’in imanı, bütün müminlerin imanları toplamından daha
ağırdır) buyurdu.
- Senin için de, (Ben ilmin şehriyim. Ali, bunun kapısıdır) buyurdu.
- Senin için, (Ben sadıklığın şehriyim. Ebu Bekir, bunun kapısıdır)
buyurdu.
- Senin için de, (Kıyamette, Ali güzel bir ata biner. Görenler bu hangi
Peygamber der) buyurdu.
- Senin için, (Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız)
buyurdu.
- Senin için de, (Hak teâlâ, Cennetin dört köşesini, dört kişi ile bezerim.
Biri, Peygamberlerin üstünü Muhammed aleyhisselam, biri, Allah’tan korkanların
üstünü Ali. Üçüncüsü, kadınların üstünü, Fatıma, dördüncü köşesindeki de
temizlerin üstünü Hasan ile Hüseyin’dir) buyurdu.
- Senin için (8 Cennet “Ey Ebu Bekir, sevdiklerinle birlikte Cennete gir”
der) buyurdu.
- Senin için de, (Ben bir ağaca benzerim. Fatıma gövdesi, Ali budağı, Hasan
ve Hüseyin, meyvesidir) buyurdu.
- Senin için, (Allahü teâlâ, Ebu Bekir’e çok rahmet etsin. O, kızını bana
nikah etti. Hicrette bana yardım etti. Bilal-i Habeşi’yi, benim için alıp azat
etti) buyurdu...
Resulullah, bunları içeriden dinlerken (Ey kardeşlerim, artık içeri girin!
Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki, Kıyamete kadar, birbirini övseler Allahü
teâlâ yanındaki kıymetlerini anlatamazlar) buyurdu. İkisi birbirine sarılıp,
Resulullahın huzuruna girdiler. (M. Ç. Güzin)
Bu hâl ile ahirete gitseydin, dinin boşa giderdi
Seyyid Eyyub bin Sıddık, Menakıb-ı Çihar Yâr-i Güzin kitabında diyor
ki:
Küfede Abdülmecid adında bir sapık vardı. İmam-ı Cafer Sadık hazretlerine sordu:
- Eshab arasında, en üstün kimdir?
- Ebu Bekir’dir.
- Ya Cafer, delilin nedir?
- Allahü teâlâ, onun için, (Resulden sonra, ikinci) buyurdu. Bundan üstün
şeref olmaz.
- Ali, Resulün yatağında, kâfirlerden korkmadan, yatmadı mı?
- Ebu Bekir bir şeyden korkmadan, Resulullahtan önce mağaraya girdi.
- Ya Cafer, kâfirlerden korkmasaydı, girmezdi. Allah, Resulüne haber verip, Ebu
Bekir’e korkma dedi.
- O, Resulullaha bir zarar gelirse diye korktu. Ayağını bir deliğe koydu. Yılan
onu kaç kere ısırdı. Acısına katlanıp, Resulü rahatsız etmemek için, ayağını
çekmedi. Resulü uyandırmamak için, hiç ses de çıkarmadı. Kendinden korksaydı,
zehirlenerek, canını Resule feda etmezdi.
- Maide suresinin (Rükuda iken sadaka verirler) mealindeki 58. âyeti ile
övülen Ali’dir.
- Aynı surenin (Allah, mürtedlerle cihad eden bir kavim getirir. Allah
bunları sever) mealindeki 54. âyeti, Ebu Bekri Sıddık içindir ve daha çok
yükseltmektedir.
- (Mallarını, gece-gündüz, gizli-açık verenler) mealindeki âyet ile
övülen Ali değil mi?
- Velleyli suresinde Ebu Bekir övülüyor. Çünkü, o, 40 bin altın verdi. Kendisine
hiç bırakmadı. Allahü teâlâ, Resulüne Cebrail aleyhisselamı gönderip (Ben Ebu
Bekir’den razıyım) buyurdu.
- Tevbe suresinin (Hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haramı bina etmeyi, iman
ve Allah yolunda cihadla bir mi tutuyorsunuz? Böyle değildir) mealindeki 20.
âyeti ile övülen Ali’dir.
- Hadid suresinin (Mekke’nin fethinden önce, sadaka verip, cihad eden ile,
fetihden sonra veren ve cihad eden bir değildir. Önce olanın derecesi, daha
yüksektir) mealindeki 10. âyet ile Ebu Bekir övülüyor. Ebu Cehil,
Resulullaha vurmak isterken, Ebu Bekir yetişip, önledi.
- Fakat Ali, hiç kâfir olmadı.
- Allahü teâlâ, Tevbe suresinin, (Muhacir ve Ensarın önce gelenlerinden Allah
razıdır. Onlara Cennette sonsuz nimetler vardır) mealindeki 101. ve Zümer
suresinin (Doğru haberle gelen ve Ona inanan için Cennette, istedikleri her
şey vardır) mealindeki 33. âyeti ile Ebu Bekir’in imanını övmektedir.
Başkasının imanı, böyle övülmedi. Mekke’de, Resulullah, her ne söylerse,
kâfirler, yalan söylüyorsun derken, Ebu Bekir, hemen yetişip, doğru söylüyorsun
ya Resulallah derdi.
- Allahü teâlâ, (Uhud gazasında, şeytana uyup, dağılanlar) âyeti ile
şikayet etmiyor mu?
- Âyetin sonunu da oku! (Onların bu kusurlarını affettim) buyuruyor.
- Ali’yi sevmek farzdır. (Yakınlarımı seviniz) âyeti ile bildirilenler,
Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’dir.
- Ebu Bekir Sıddıkı da sevmek farzdır. Haşr suresi 10. âyetinde (Muhacir ve
Ensardan sonra, kıyamete kadar gelen müminler, ‘Ya Rabbi, bizi ve bizden önce
gelen din kardeşlerimizi [Eshab-ı kiramı] affet’ derler) buyuruldu.
Hüseyni tefsirinde diyor ki; (Âlimler buyurdu ki; Eshab-ı kiramdan birini
sevmeyen, bu âyette bildirilen müminlerden olmaz. Bu duadan mahrum olur.)
- Resulullah, (Hasan ve Hüseyin, Cennet gençlerinin üstünüdür. Babaları daha
üstündür) buyurdu.
- Ebu Bekir için bundan daha iyisini buyurdu. Ceddim imam-ı Ali buyurdu ki,
Resulullahın huzurunda idim. Ebu Bekir’le Ömer geldi. Resulullah (Ya Ali, bu
ikisi, Cennet erkeklerinin en üstünüdür) buyurdu.
- Ya Cafer, Âişe mi üstün, Fatıma mı?.
- Âişe, Resulullahın hanımı idi. Cennette, Onun yanında olur. Fatıma da Ali’nin
hanımı idi. Onun yanında olur. [Resulullahın makamı elbette daha yüksektir.]
- Âişe, Ali ile savaşmadı mı?.
- Ahzab suresinin (Resulullahı incitmeyiniz. Ondan sonra, zevcelerini
nikahlamayınız. Bunların ikisi de büyük günahtır) mealindeki 53. âyeti için
Beydavi ve Hüseyni tefsirlerinde diyor ki, bu âyet gösteriyor ki, Resulullah
vefat ettikten sonra da, Ona saygı için, hanımlarına da saygı gerekir.
- Ebu Bekir’in halife olacağı Kur’anda var mı?
- Hem Kur’anda, hem Tevrat’ta ve hem İncil’de vardır. Enam suresi, 165. âyetinde,
(Allah, sizi yer yüzünün halifesi yaptı) buyuruluyor. Birbirinizin yerini
tutarsınız. Nur suresi, 55. âyetinde de, (İman eden ve emirlerimi
yapanlarınızı, yer yüzüne hakim kılacağımı söz veriyorum. İsrailoğullarını
halife yaptığım gibi, sizi de, birbiriniz ardı sıra halife yapacağım)
buyurdu. Beydavi ve Hüseyni diyor ki, bu âyet, gaybdan haber verip, Kur’an-ı
kerimin, Allahü teâlânın kelamı olduğunu ve dört halifesinin haklı olduğunu
göstermektedir. Feth suresinin, (Resulullah ve Onunla birlikte olanlar,
birbirlerini her zaman ve çok severler ve her zaman kâfirlere düşman olurlar)
mealindeki son âyetinde, bütün Eshab bildirilmekte ve Ebu Bekir’in şerefine
işaret edilmektedir. Bu âyetin sonunda, (Eshabının misalleri Tevrat’ta ve
İncil’de bildirildi) buyuruyor. Ceddim Ali’nin haber verdiği hadis-i şerifte,
(Allahü teâlâ, hiçbir Peygamberine vermediği kerametleri bana verir.
Kıyamette mezardan, önce kalkarım, Allahü teâlâ, dört halifeni çağır buyurur.
Onlar kim derim. Ebu Bekir’dir buyurur. Yer yarılıp Ebu Bekir, herkesten önce
mezardan çıkar. Sonra Ömer, sonra Osman, sonra Ali kalkar...) buyuruldu.
Sapık (Bunlar da Kur’anda var mı?) dedi.
- Zümer suresi, 69. âyetinde, (Peygamber ve bunların şahitleri, hesap için
getirilir) buyuruldu.
- Ya Cafer, üç halifeyi sevmezdim. Şimdi pişman oldum. Tevbem kabul olur mu?
- Elbette bu tevbe, saadetine alamettir. Bu hâl ile ahirete gitseydin, dinin
boşa giderdi.
Hazret-i Ebu Bekri Sıddık vefat edince, Medine’de herkes ağladı. Hazret-i
Ali de ağlayarak geldi. Kapı önünde durup [özetle] dedi ki:
(Ya Eba Bekir, sen, Resulullahın sevgilisi, arkadaşı, dert ortağı, sırdaşı ve
müşaviri idin. Önce imana gelen sensin. Herkesten zengin, herkesten daha
cömerttin. Resulullaha en yardımcı, sen idin. Hayır sahiplerinin birincisi
sendin! Her iyilikte ilerideydin. Resulullahın huzurunda, senin derecen en
yüksek idi. Ona en yakın, sen oldun. İkramda, ihsanda, güzel huylarda, boyda,
yaşta, başta, Ona en çok benzeyen, sen oldun. Resulullaha herkes yalancı derken
sen, doğru söylüyorsun, inandım dedin. Allahü teâlâ seni, Kur’an-ı kerimde (sıdk)
ile şereflendirdi. Barışta, Resulullahın huzurunda, savaşlarda, Onun yanında
idin. Onun ümmetinin halifesi, Onun dininin koruyucusu idin. Herkes şaşırdığı
zaman, sen kükremiş aslan gibi ortaya çıktın. Herkes dağılırken, sen
Resulullahın yolunu tuttun. Küfür ve mürtedlik ateşini söndürdün. Allahü
teâlânın kaza ve kaderine razı olduk. Ya Eba Bekir! Resulullahtan ayrılık
acısından sonra, bize senin vefatından daha acı bir musibet gelmedi. Münafıklara
karşı, çok sert idin. Allahü teâlâ, seni Muhammed aleyhisselamın huzuruna
kavuştursun! Bize, senden ayrılma acısı için sabırlar ve ecirler versin!)
Hazret-i Ali’nin bu sözleri ile Feth suresinin son âyeti Eshab-ı kiramın,
birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini açıkça göstermektedir.
Hazret-i Ebu Bekir’in faziletini bildiren hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Ebu Bekir Cennettedir.) [Tirmizi, İbni Mace, Taberani, İ. Asakir,
Beyheki, Dare Kutni, Hakim, Ebu Nuaym, İbni Said]
(Ebu Bekir, insanların en üstünüdür. Yalnız Peygamber değildir.) [Deylemi]
(Ebu Bekir varken, başkasının imam olması layık değildir.) [Tirmizi]
(Ebu Bekir’i sevmek ve ona şükretmek her mümine vaciptir.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, Ebu Bekir’e “Sıddık” ismini verdi.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, Ebu Bekir’e rahmet etsin! Bana kızını nikah etti. Hicrette
bana yardım etti.) [Hakim]
(Kıyamette, Ebu Bekir’den başka herkese hesap sorulur.) [Hatib]
(Şeytan, Ebu Bekir’in şekline giremez.) [Deylemi]
(Ebu Bekir’in imanı, herkesin imanları toplamı ile tartılsa, hepsinden ağır
gelir.) [M. Ç. Güzin]
(Göğsümdeki marifetlerin, bilgilerin hepsini, Ebu Bekir’in göğsüne akıttım.)
[Reddi revafıd]
(Ebu Bekrin ismi, gök ehli arasında atiktir. Yeryüzünde de atiktir.) [Deylemi]
(Her Peygamberin halili vardır. Benim halilim Ebu Bekir’dir.) [Deylemi]
(Resulullah, Ebu Bekri Sıddıka buyurdu ki: (Sen, benim mağarada
arkadaşımsın. Kevser havuzu yanında arkadaşımsın!) [Tirmizi]
(Cebrail bana geldi. Elimden tuttu. Ümmetimden birinin, Cennet kapısından içeri
girdiğini, bana gösterdi. Ebu Bekir dedi ki, (Ya Resulallah! Orada, seninle
beraber olmak isterim). Ya Eba Bekir! Ümmetim içinden Cennete en önce sen
gireceksin, buyurdu.) [Tirmizi]
Sevgi, bağlılık çok oldukça, faydalanmak da o kadar çok olur. Bunun içindir ki,
Hazret-i Ebu Bekir bütün Eshabın en üstünü oldu. Resulullaha bağlılığı da,
herkesten çok idi. (Ebu Bekir’in üstünlüğü, namaz ve orucunun çokluğu ile
değil, onun kalbinde bulunan bir şey iledir) hadis-i şerifinde bildirilen
şey, Resulullahın sevgisidir. (İ. Gazali)
(Cebrail aleyhisselama, Ömer’in üstünlüklerinden sordum. Onun kıymetini, Nuh
aleyhisselamın Peygamberlik zamanı kadar [dokuzyüzelli yıl] anlatsam,
bitiremem. Bununla beraber, Ömer’in bütün kıymetleri, Ebu Bekir’in
kıymetlerinden birisidir, buyurdu.) [Ebu Ya’la]
(Ya Eba Bekir, meleklerden Mikail gibisin, o rahmetle iner. Enbiyadan ise
İbrahim gibisin, o inkârcı kavmine, Bana uyan bendendir, isyan edene ise Allah
gafur rahimdir" dedi. Ya Ömer, sen de meleklerden Cibril gibisin, o, kâfirlere
şiddetle iner. Enbiyadan da Nuh gibisin, o "Ya Rabbi, yer yüzünde hiç kâfir
bırakma" dedi.) [Taberani, Ebu Nuaym, İ. Asakir]