Hazret-i Âişe validemiz anlatır:
Resulullah, bir gece mübarek başını, benim yanıma koymuş, yıldızlara bakıyordu.
Ben aya baktım ancak Resulullahın mübarek yüzü aydan güzel ve parlak idi.
Gözlerim doldu. Bir damla gözyaşım mübarek yüzüne düştü. Benden tarafa bakıp,
(Ya Âişe, ne oldu sana?) buyurdu.
Mübarek yüzüne ve aya baktım. Mübarek yüzünüzün aydan daha nurlu olduğunu
gördüm. Kıyamet günü senin yüzünü görmeyecek ve şefaatinden mahrum kalacak
kimseye acınır, ne bedbaht insandır onlar dedim. Resulullah buyurdu ki:
(Ya Âişe, Allahü teâlâ, güneşin ve ayın nurunu benim nurumdan yarattı. Benim
yüzümün nuruna niçin hayret edersin ki, yıldızları ve levh-i ve kalemi ve
onsekizbin âlemi benim nurumdan yarattı.)
Ya Resulallah dedim, Sen yıldızlara niçin bakardın? Buyurdu ki:
(Ya Âişe, benim Eshabım arasında, bir recül [mevki sahibi] vardır ki,
her gün yıldızlar adedince, onun taatini göğe götürürler. Yıldızların adedini
ise Allahü teâlâdan başka kimse bilemez.)
Zan ettim ki, babam Ebu Bekri murad ederler. Ya Resulallah dedim, o mevki sahibi
mübarek zat kimdir? Buyurdu ki:
(O Ömer bin Hattabdır. Ömer bin Hattabın taati ise babanın taati yanında,
deryadan bir damla gibidir.) [M.Ç.Güzin]