Sual: Bir yazar, (Gelip geçmiş bütün insanlar içinde fiyaskosuz tek
insan Resulullahtır. Bunun çömezleri arasında, vahiy katipliği yapan bile mürted
olmuştur. Çünkü verici ne kadar kuvvetli olursa olsun, alıcı müsait değilse,
verici Cebrail bile olsa, faydası olmaz) diyor. Böyle konuşmak caiz mi?
CEVAP
Fiyasko, bir teşebbüste, gülünç ve başarısız neticedir. Böyle
söylemek, diğer Peygamberlerin fiyaskosu var demektir. Peygamberlere fiyasko
isnat etmek çok çirkindir. Eğer fiyasko günah anlamında kullanılıyorsa, hiçbir
Peygamber günah işlememiştir. Hata veya zelle anlamında kullanılmışsa, yine
yanlıştır. Bir hadis-i şerif meali:
(Hatasız kul olmaz. Yalnız Yahya Peygamber hata etmemiştir.) [İ. Asakir]
Diğer Peygamberler gibi Resulullahın da zellesi olmuştur. Bedir gazasında,
Hazret-i Ömer ile Hazret-i Sad bin Muaz, esirlerin öldürülmesini, Resulullah
efendimizle diğer eshab-ı kiram da, mal karşılığı bırakılmasını istedi. Esirler
serbest bırakıldıktan sonra, Enfal suresinin, (Esirleri [mal karşılığı]
salmak, hiçbir Peygambere layık değildir) mealindeki 67. âyet-i kerimesi
geldi.
Resulullah efendimiz, (Mal karşılığında esirleri bıraktıkları için, eshabıma
gelen azabı gördüm. Eğer azap geri çevrilmeseydi, Ömer ile Sad bin Muaz’dan
başkası kurtulmazdı) buyurdu. (Beydavi)
Eshab-ı kirama çömez denir mi? Peygamber efendimiz, Eshabım =
Arkadaşlarım buyuruyor. Allahü teâlâ bile, bir sahabiye, sahibihi,
yani Muhammed aleyhisselamın arkadaşı buyuruyor. (Tevbe 40)
Hiçbir İslam âlimi, Allah indindeki kıymetini bildiği için, eshab-ı kirama çömez
dememiştir. Çömez; bir ustanın, kendi işini öğreterek yetiştirdiği
çırağa denir. Eshab-ı kiram, Peygamber mi olacak da, ona çömez deniyor? Ayrıca
çömez kelimesi, küçümseyici anlamında kullanılır. Bunun için Abduh’un çömezi
denilebilir. Fakat Allahü teâlâ, çeşitli âyet-i kerimelerde, eshab-ı kiramın
hepsinin Cennetlik olduğunu bildirmiştir. Böyle şerefli eshaba çömez demek, en
azından edepsizliktir.
İmam-ı a’zam hazretleri, (Eshab-ı kiramın tamamını hayırla anarız) buyurdu.
İmam-ı Gazali hazretleri de buyurdu ki:
(Eshab-ı kiram arasındaki olayları mübalağalı anlatmak haramdır. Çünkü onları
sevmemeye sebep olur. Dinimizi bize ulaştıran onlardır. Birini kötülemek, dini
yıkmak olur.) [Envar li-amel-il-ebrar]
Seyyid Ahmed Rıfai hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram arasındaki olaylar üzerinde aşırı konuşmak, fikir yürütmek, hiç
caiz değildir. Hepsini sevmek gerekir. Allah hepsinden razıdır. (Tevbe
100, Maide 119, Mücadele 22, Beyyine 8, Fetih 18)
İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
(Eshab-ı kiramın hepsi adil, salih, evliya ve müctehiddir. Eshab-ı kiramdan
birini kötülemek, Allahü teâlânın razı olduğunu bildirdiği âyetlere inanmamak
olur.) [Savaik-ul-muhrika]
Hiçbir sahabinin kâfir olmayacağı, hepsinin Cennete gideceği âyet ve hadisle
bildirildi.
Allahü teâlâ, eshab-ı kiramdan razı olduğunu bildiriyor. Allahü teâlânın
sıfatları sonsuzdur. Onlardan razı olması da sonsuzdur. Allahü teâlânın
bunlardan razı olması değişmez. Sonradan mürted olacak, kâfir olacak kimseden
razı olmaz. Münafıklar, eshabdan değildir. Münafıklardan birkaçının, küfürlerini
açıklamaları, eshab-ı kiramın mürted olması demek değildir.
Abdülaziz Dehlevi hazretleri buyurdu ki:
Eshab arasındaki münafıklar müminlerden ayrıldı. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah, sizi kendi halinize bırakmaz. Habisi tayyibden [münafığı
müminden] ayırır.) [Âl-i İmran 179]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Medine şehri, münafıkları müminlerden ayırır.) [Buhari]
Hakiki iman sahipleri
Hakiki imana kavuşan evliya bile mürted olmaz. Muhammed Masum
hazretleri buyurdu ki:
(Tasavvuf büyüklerinde nefs de imana geldiği için, iman yok olmaktan
korunmuştur. (Ya Rabbi, senden sonu küfür olmayan iman istiyorum) hadisi
ve Nisa suresinin, (Ey iman edenler, iman edin) mealindeki 136. âyeti,
hakiki imanı göstermektedir. Bu âyet, Hakiki imana kavuşun demektir.)
[2 / 61]
Senaullah-i Dehlevi hazretleri buyurdu ki:
Tasavvufta fenâ makamına kavuşan, muhakkak imanla ölür. Bekara suresinin,
(Allah, imanınızı zayi etmez) mealindeki 143. âyet-i kerimesi ve
(Allahü teâlâ, [Fenâ makamına kavuşan] kulların imanlarını geri almaz)
hadis-i şerifi, hakiki imanın geri alınmayacağını göstermektedir.
(İrşad-üd-talibin)
Allahü teâlâ, fenâ makamına kavuşmuş evliyanın imanını almadığına, yani mürted
yapmadığına göre, evliyadan daha yüksek olan sahabiyi mürted yapar mı hiç?
Dinimiz zahire göre hüküm verir. Bir dinsiz, küfrünü gizleyip, “Müslümanım”
dese, Müslüman kabul edilir ve Müslüman muamelesi görür. Salebe de
münafık iken, Müslüman görünmüş; fakat, zekatı inkâr edince, münafıklığı meydana
çıkmıştır. Daha önce Müslüman göründüğü için (mürted oldu) denilmiştir. Yoksa
âyet-i kerimede bildirildiği gibi, hakiki imana kavuşan asla mürted olmaz. Vahiy
katiplerinden de münafık yoktu.
Sual: Ubeydullah bin Cahş’ın mürted olduğu bildiriliyor. Halbuki eshab-ı
kiram asla mürted olmaz. Ubeydullah bin Cahş Müslüman değil miydi?
CEVAP
Ubeydullah bin Cahş müslüman görünen bir münafık idi. Müslümanım dediği için
Hıristiyan olunca mürted oldu deniyor. Yoksa zaten müslüman değildi. Salebe
gibiydi yani, Salebe’nin de münafıklığı zekat emri gelince ortaya çıkmıştı.
Resulullah efendimiz Miracdan gelince bazı kimseler, bu olayı yalanladı. Onların
mürted olduğu zannedildi. Aslında onlar da inanmamıştı, böyle bir olay sebebiyle
münafıklıkları meydana çıktı.
Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğu, hakiki imana kavuştukları âyet-i
kerime ve hadis-i şeriflerle bildiriliyor. Bu bakımdan mürted olan sahabi olmaz.