Sual: Bir yazar, “Resulullahın çömezleri, Hazret-i Ali’yi ilk halife
seçmedikleri için bence yanlış yapmışlardır” diyor. Böyle söylemek caiz midir?
CEVAP
Böyle söylemek Allah’a ve Resulüne karşı gelmek olur. Yani, Allah ve
Resulünün onlara verdiği kıymeti, makamı beğenmemek, itiraz etmek olur.
Resulullah efendimiz, “Eshabım [Arkadaşlarım]” diyor, çömezlerim demiyor.
Çömez ifadesinde küçültme ve hakaret vardır. Allahü teâlâ onları övüyor,
(Hepsine Cenneti söz verdim) buyuruyor. (Hadid 10)
İkincisi, Eshab-ı kiramın icmaına karşı gelmiş oluyor. Çünkü İlk halife Hazret-i
Ebu Bekir, Eshab-ı kiramın icmaı ile seçilmiştir. Biat etmeyen kimse
kalmamıştır.
Eshab-ı kiramın hepsinin söz birliğine icma denir. İcmaya uymak farzdır.
İcma’yı inkâr ise küfürdür. Hazret-i Ebu Bekir'le Hazret-i Ömer'in hilafetlerini
inkâr eden kâfir olur. Cenaze namazının farzı kifaye olduğunu inkâr eden kâfir
olur. Çünkü icma’ı inkâr etmiştir. (Redd-ül-muhtar)
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ümmetim dalalet üzerinde ittifak etmez.) [İbni Mace]
(Cemaatten bir karış ayrılan, cahiliyet ölümü ile ölmüş olur.) [Buhari]
(Cemaatle birlikte olun! Allah’ın rızası, rahmeti, yardımı cemaat ile
birliktedir. Cemaatten ayrılan Cehenneme düşer.) [İbni Asakir]
(Cemaatten ayrılan, yüzüstü Cehenneme düşer.) [Taberani]
(Sürüden ayrılanı kurt, cemaatten ayrılanı şeytan kapar. Sakın cemaatten
ayrılmayın!) [Tirmizi]
(Cemaatten bir karış ayrılan İslam halkasını boynundan çıkarmış olur.)
[Ebu Davud]
Bir âyet meali şöyledir:
(Müminlerin yolundan ayrılanı Cehenneme atarız.) [Nisa 115]
Bu âyet-i kerime ve yukarıdaki hadis-i şerifler, icmanın önemini göstermektedir.
Eshab-ı kiramın söz birliği ile yaptığı işleri beğenmeyenin kâfir olacağı bütün
fıkıh kitaplarında yazılıdır. Eshab-ı kirama itimat kalmayınca, onların
topladığı Kur’an-ı kerime de, hadis-i şeriflere de gölge düşer. Bu hocanın da,
Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere gölge düşürmek gibi gizli bir maksadı
varsa, onu bilemeyiz.
Şu tarih kitapları
Sual: Tercüme veya telif olarak hazırlanan ve İslam Tarihi adı verilen
Türkçe kitapların hepsinde önemli hatalar vardır. Eshab-ı kiramı kötülemeyen hiç
birisine rastlamadım. Bunun sebebi nedir? Mesela Uhud savaşındaki okçular olayı
için, (Düşman artık hezimete uğramıştı. Fakat iş bitmiş değildi. Burada gaflete
düşen müslümanlardan [Eshab-ı kiramdan] bazıları düşmanı takip edecekleri yerde
ganimet toplamaya kalkıştılar, dünyalık sevdasına düştüler) deniyor. Âyet-i
kerime ve hadis-i şeriflerle övülen Eshab-ı kirama bu iftira nasıl
yapılabiliyor? Tarih kitaplarındaki bu yanlışlıklar nereden kaynaklanıyor?
CEVAP
Bilindiği gibi Emevilerden sonra Abbasiler hakimiyet kurmuştur. Abbasi
tarihçileri, hadiseleri, Emevilerin ve bazı Eshab-ı kiramın aleyhine olacak
şekilde tahrif etmişlerdir. Kaynak olarak elde bu kitaplar bulunduğu için, tarih
kitabı hazırlayanlar, ister istemez büyük hatalara düşüyorlar.
Kur'an-ı kerim, hadis-i şerifler ve fıkıh kitapları okununca bu hatalar bariz
şekilde ortaya çıkıyor. Kur'an-ı kerimde Eshab-ı kiramın tamamı övülüyor.
Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Biz onların [Eshab-ı kiramın] hepsinden razıyız. Onların hepsi de
Allah’tan razıdır.) [Tevbe 100, Mücadele 22]
(Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik. [Kalblerindeki
kin, hıyanet, düşmanlık, dünyalık sevdası gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık.])
[Araf, Hicr]
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Peygamberidir, Onunla birlikte
bulunanların [Eshabın] hepsi, kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine
karşı merhametlidir.) [Feth 29]
(Allah, onların [Eshab-ı kiramın] her birine hüsnayı [Cenneti]
vaad etti.) [Hadid 10]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Eshabım gibi hiç kimse İslamiyet’e hizmet edemez.) [İ. Süyuti]
(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]
(Eshabımı kötüleyen hariç, Kıyamette, herkesin kurtulma ümidi vardır.)
[Hakim]
(Eshabım arasında fitne çıkacak, o fitnelere karışanları, Allahü teâlâ benimle
olan sohbetleri hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler, bu fitnelere
karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.) [Müslim]
(Eshabımın hiçbirine dil uzatmayın. Onların şanlarına yakışmayan bir şey
söylemeyin! Allah’a yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka
verse, eshabımdan birinin bir avuç arpası kadar sevap alamaz.) [Ebu Davud]
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Eshab-ı kiram arasındaki harbleri, "Vurdu", Kırdı" diyerek anlatmak haramdır.
Çünkü onları sevmemeye sebep olur. Dinimizi bize ulaştıran onlardır. Onlardan
birini kötülemek, dini yıkmak olur.) [Envar]
İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
(Eshab-ı kiramın hepsini, adil, salih, evliya, âlim ve müctehid bilmek her
müslümana gerekir. Çünkü Kur'an-ı kerimde, (Allah onlardan razı, onlar da
Allah’tan razıdır) buyuruluyor. Onlardan birini kötülemek, bu âyete
inanmamak olur.) [Savaik-ul-muhrika]
Okçular hadisesi
Peygamber efendimiz, okçulara, (Buradan ayrılmayınız) emrini verdi. Bir
müddet sonra savaş bitmek üzere idi. Düşman kaçıp gitmişti. Okçular, (Bizim
burada durmamızın sebebi, düşman tehlikesini önlemek içindi. Şimdi düşman
gittiğine göre, burada artık durmamızı Resulullah efendimiz de istemez.
Peygamber efendimizin yanına gidelim, ne emir buyurursa onu yapalım) diyerek
bulundukları yeri terk ettiler.
Böyle hareket etmelerinin bir hata olduğu sonradan meydana çıktı. Bunu bile
anlatmayı Peygamber efendimiz yasakladı, (Eshabımın kusurlarını söylemeyin)
buyurdu. Eshab-ı kirama kusur bulmaktan, kusurlarını söylemekten, onlara dil
uzatmaktan çok sakınmalıdır. Çünkü hadis-i şerifte, (Eshabımın ismini
işitince susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin) buyuruldu. (Mevahib)
Senâüllah Pâni-püti hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın varlığı, sıfatları, razı olduğu ve beğendiği şeyler, ancak
Peygamberlerin bildirmesi ile anlaşılır. Akıl ile anlaşılamaz. Bunları bize
Muhammed aleyhisselam bildirdi. Hulefa-i raşidinin çalışmaları ile, her tarafa
yayıldı. Eshab-ı kiramdan bazıları, bazı bilgileri işitmişlerdi. Bu bilgilerin
hepsini topladılar. Eshab-ı kiramın bu hususta üzerimizdeki hakları çok
büyüktür. Bunun için hepsini sevmemiz, övmemiz ve itaat etmemiz emrolundu.
(Hukuk-ul-islam)
Ölüleri kötülemek
Sual: Bid'at ehli bazı kimselerin sapıklıklarını söyleyince, "Ölülerin kötü
tarafı söylenmez. Ayrıca gıybet de olur" deniyor. Fakat bu bid'at ehli şahıslar,
başta Hazret-i Osman olmak üzere Eshab-ı kiramın çoğunu kötülüyorlar. Eshab,
bizim ölülerimiz değil mi, onları kötülemek gıybet değil mi?
CEVAP
Bid'at ehlini kötülemek gıybet olmaz. Gıybet, bir kimsenin gizli bir
kusurunu, arkasından söylemektir. Harbilerin ve bid'at sahiplerinin ve açıkça
günah işleyenlerin bu günahlarını ve zulmedenlerin ve alış verişte hile
yapanların bu fenalıklarını müslümanlara duyurarak, bunların şerrinden
sakınmalarına sebep olmak ve Müslümanlığı yanlış anlatanların bu iftiralarını
söylemek gerekir, gıybet olmaz. (Redd-ül-muhtar c.5, s.263)
Eshab-ı kirama dil uzatanlar ölü olsun, diri olsun, bunları açıklamak, gıybet
olmaz, aksine dinin emrine uymak olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Fitne veya bid'at yayıldığı, Eshabım kötülendiği zamanda, hakkı bilen,
bilgisini müslümanlara duyursun! Hakkı yani doğru yolu bildiği [ve gücü
yettiği] halde, müslümanlara duyurmayanlara, Allahü teâlâ ve melekler ve
bütün insanlar lanet eylesin! Allahü teâlâ, böyle bir kimsenin farzlarını ve
nafile ibadetlerini kabul etmez.) [Hatib, Deylemi]
Eshab-ı kiramın hepsi müslümandır. Bizim ölülerimizdir. Hiç kimsenin onları
tenkit etmesi caiz olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın.)
[Tirmizi]
(Ölülerinize sövmeyin, onlar amelleriyle başbaşa kalmıştır.) [Buhari]
(Hazret-i Âişe, "Lanetlik İbni Kays ne yapıyor?" diye sorar. Oradakiler "Öldü",
derler. Hazret-i Âişe hemen, Estağfirullah der. "Neden önce lanetledin, sonra
istiğfar ettin?" diyene, "Resulullah (Ölülerinizi kötülemeyin) buyurduğu için"
diye cevap verir.) [İbni Hibban]
Eshab-ı kiramın kusuru olsa da, bizim ölülerimiz olduğu için ve Allahü teâlâ
onların kusurunu affettiği için bunları söylemek caiz olmaz. Hadis-i şeriflerde
buyuruluyor ki:
(Eshabımın ismini işitince, susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin!)
[Taberani]
(Eshabımın kusurlarını söylemeyin! Kalbleriniz onlara karşı değişir. Eshabımı
iyilikle anın ki, kalbleriniz ülfet etsin!) [Deylemi]
Abduhçuların hedef tahtası haline getirdikleri Hazret-i Osman, Allah
Resulünün damadı ve Cennetle müjdelenmiş on kişiden biridir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Osman bendendir, ben de Osman’danım.) [Taberani]
(Yüz kızım olsa, hepsini de Osman’a verirdim.) [İbni Asakir]
(Meleklerin haya ettiği zattan [Osman’dan] ben haya etmez miyim?)
[Beyheki]
(Osman’ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin kişi, hesap görmeden Cennete girer.)
[İ. Asakir]
Mezhepsizlere göre, Eshab-ı kiramı kötülemek caiz, fakat, kötüleyenlere ne
yapıyorsunuz demek bile caiz değildir. Böylece Eshab-ı kiramın kendi ölüleri
olmadıklarını adeta kabul etmiş oluyorlar.
Fellahla acemin hezeyanı
Sual: Ölmüş yabancı iki yazar tarafından yazılan ve "Ebuzer-i Gıfari" adıyla
Türkçeye tercüme bir kitabı ekte gönderiyorum. Eshab-ı kirama hakaret ile dolu
bu kitap nasıl tercüme edilir ki?
CEVAP
Gönderdiğiniz kitap, Es-Sahhar isimli bir fellah tarafından, gizlice,
Cezayir’de basılmıştır. Yıllar sonra, Ali Şeriati Mezinani isimli bir acem
tarafından Farsçaya geniş bir ilave ile tercüme edilmiştir. Bu hakaretler,
Türkçeye niçin aktarılır ki? Bu sorunun cevabını yayınevi veriyor. Diyor ki:
(Biz Yayınevi olarak, sahabelere, saygı ve hürmet edilmesi gerektiğini
hatırlatmakla beraber, beşer oldukları için, eleştirilebileceklerini
söylüyoruz.) [s. 209] Demek ki, Eshab-ı kirama hakaretin tek sebebi, beşer yani
insan oldukları içinmiş.
Kitabın mütercimi ise, (Sunuş) bölümünde diyor ki:
(Yazar, ihtilaflı konuları bilerek kaleme almış, "Bu rivayetlerin doğruluğunu
veya yanlışlığını tespit etmek, tarih yazanın bileceği iştir" diyerek işin
içinden çıkmıştır.) [s.7]
Yazarın ve mütercimin de itiraf ettiği gibi, doğru olduğu bilinmeyen isnatlarla
Eshab-ı kirama hakaret edilmiştir. Acem yazar, ilk iki halifenin halifeliğini
İslam’a darbe olarak bildiriyor: (Bu rejimin kurucusu ortadan gittikten sonra,
Ali’nin mahrumiyeti ve siyasi gruplaşmalar, hilafet duvarının temel taşının eğri
konulmasına sebep oldu. Ebu Bekrin, Ömer’i kendisine halife seçmesiyle, İslami
rejime ikinci darbe de vurulmuş oldu.) [s.14]
Hazret-i Osman’a da şöyle saldırıyor:
(Ömer de gidince,....... Osman hükümeti eline aldı.... İslam kanunlarında
yapılan değişiklikler, o kadar şiddetliydi ki, Muhammed’in binası kökten viran
oldu.) [s.15]
Hazret-i Ebu Bekir’e saldırısı da şöyle:
(Ebu Bekir, Aliyi -na-civanmerdane-siyaset sahnesinden alaşağı ederek, hilafete
oturduğu gün, Ebuzer endişe ve korkuya düştü.) [s.15]
Diğer Eshab-ı kirama da şöyle hücum ediyor:
(Ama mümkün müydü, Osmanları,..... Abdurrahman İbni Avfları, hadisle, âyetle ve
konuşmayla doğru yola getirmek? Bu nasıl olabilirdi ki Allah’ın resulü, vahiyle
silahlı olduğu zaman bile bunu yapamamıştı. Oysa bunların bizzat kendileri,
vahiyle, Kur'anla milleti yağma etmişlerdi.) [s.195]
Acem yazar, bu sahabiyi bir gayrı müslime benzeterek diyor ki:
(Ebuzer de, Pascal gibi, Allah’ı yürek yoluyla bulmuş ve Peygamberi görmeden üç
yıl önce Allah’a inanmıştı.) [s.18]
Acem yazar da, diğer reformcular gibi sosyalizm taraftarıdır. Hazret-i Ebuzeri
de sosyalist olarak övmektedir. Diyor ki:
(Peki Ebuzerin sosyalizmi ne oldu? Yeni sosyalistler diyor ki: Dünya gerek ki
sosyalist olsun, tâ ki yaşamaya layık olsun!.. Biz de aynı düşünceyi Ebuzerin
bütün hayatı boyunca açıkça görüyoruz.) [s.17]
Görüldüğü gibi İslam perdesi altında sosyalizmi savundukları açıkça
anlaşılmaktadır.
Acemoğlu, Hazret-i Ebuzere de iftira ederek onun ağzından, (Evinde ekmek
bulunmadığı halde, kınından sıyrılmış kılıcıyla isyan etmeyen adama şaşarım)
diyor. Acemoğlu, niçin çalışmıyorsun da isyan ediyorsun? Rızk Allah’tan değil
midir? Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiram günlerce aç kaldı. Hangisi isyan
etti?
Yine bu Acemoğlu, Hazret-i Ebuzer dahil, birkaç sahabinin ismini söyledikten
sonra, (Bunların hayatlarını özet olarak da olsa, anlatan doğru bilgiler ne
yazık elimizde yoktur) diyor. (s.21) Buna (İntak-ı hak) denir. Peki doğru bilgi
yok da Hazret-i Ebuzer hakkında koca bir kitap nasıl yazılabilir? İftira olunca
niye yazılmasın ki?
Asla caiz değildir
Sual: Herhangi bir sahabinin, müslüman olmadan önceki hâlini anlatmak caiz
mi?
CEVAP
Hiçbir Sahabinin müslüman olmadan önceki hâlini kötüleyerek anlatmak asla
caiz değildir.
Müslüman olmadan önce işlenen bütün günahları Cenab-ı Hak affeder, hatta sevaba
da çevirir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Allah, kâfirken tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenlerin seyyiatını
hasenata [günahlarını sevaplara] çevirir. Allah çok affedici ve çok
merhamet sahibidir.) [Furkan 70]
Müslüman olan bir kâfir, iman etmeden önceki yaptığı iyiliklerin karşılığına da
kavuşur. Hakim bin Hazam, iman edince, (Önceki iyiliklerim ne oldu) diye
sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Önceki iyi işlerin makbul olmak üzere Müslüman oldun.) [Buhari]
Bu husus kâfir iken Müslüman olan herkes için geçerlidir. Hangi günah olursa
olsun, şirk yani kâfirlik dahil, tevbe edilince Allah onu affeder. Bu husus,
kıyamete kadar böyledir.
Hiçbir müslümanı tevbe ettiği günahtan ayıplamak uygun olmadığı gibi, kâfirken
tevbe edip iman edenlerin de önceki hallerinden dolayı onları ayıplamak, bu
yüzden onlara leke sürmek, önceki hallerini bahis konusu etmek caiz değildir.
Son söz:
Hepsi Cennetlik olan Eshab-ı kiramın bazısını, herhangi bir sebeple
kötülemek birkaç bakımdan caiz değildir:
1- Eshab-ı kiram Peygamber efendimizin arkadaşları ve dostlarıdır. Onun
dostlarını üzmek, Onu üzmek demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabıma dil uzatmakta Allah’tan korkun! Benden sonra onları kötü
emellerinize alet etmeyin! Onları seven, beni sevdiği için sever. Beni sevmeyen
de onları sevmez. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü
teâlâyı incitmiş olur.) [Buhari]
2- Eshab-ı kiram, bizim ölülerimiz olduğu için kötü söz söylenmez. Çünkü
(Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın)
hadis-i şerifine aykırı olur. (Tirmizi)
3- Eshab-ı kiramın kusurları olsa bile, söylememek gerekir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Eshabımın kusurları, yanlış hareketleri olacaktır. Allahü teâlâ, benim
hatırım için onların kusurlarını affedecektir.) [İbni Asakir]
4- Eshab-ı kiramın kusurunu söylemek fayda vermeyeceği gibi, aksine
Cehenneme gitmeye sebep olacağı için susmak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Eshabım arasında fitne çıkacak, Allahü teâlâ benimle olan sohbetlerinin
hürmetine, fitnelere karışan Eshabımı affedecek, bunlara dil uzatanlar Cehenneme
gidecektir.) [Müslim]
5- Peygamber efendimiz, (Eshabımı kötülemeyin) buyurduğu için onların
hiç birisi hakkında kötü söz söylenmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabımı kötüleyenler, Müslümanlıktan ayrılmış olur.) [Beyheki]
(Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hakim]
6- Allahü teâlâ, onlardan razı olduğu ve onların kusurlarını affettiği ve
hepsine Cenneti söz verdiği için kötülemek caiz olmaz. Kur'an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Allah onlardan razıdır.) [Tevbe 100]
(Hepsine hüsnayı [Cenneti] vaad ettik.) [Hadid 10]
7- Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların
kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve
düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık. Demek ki, hiçbir sahabi, başka
bir sahabiye haset ve kin beslemez. Çünkü, hepsi Hakkulyakin mertebesine
ulaşmışlardır. Aralarındaki savaşlar ictihad sebebi ile idi. Her biri, kendi
ictihadı ile hareket etmeye mecbur olduğundan, hiçbiri kötülenemez. Eshab-ı
kiramdan birini kötülemek, (Allah onlardan razıdır) mealindeki âyete
inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan)
İmam-ı a'zam, (Eshab-ı kiramın hepsini hayırla anarız) buyurdu. İmam-ı Şafii ve
Ömer bin Abdülaziz de, Eshab-ı kiram arasındaki savaşlar hakkında (Allahü teâlâ,
ellerimizi, bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de, dilimizi tutup,
bulaştırmayalım!) buyurdu. (M. Rabbani c.2, m.96)
İmam-ı Gazali hazretleri de (Dinimizi bize ulaştıran Eshab-ı kiramdır. Onlardan
birini kötülemek, dini yıkmak olur) buyurdu. (Envar li-amel-il-ebrar)
Allah ve Resulü tehdit ediyor
Sual: Ehl-i beyti ve Eshab-ı kiramı kötüleyenlerin Cehenneme gideceğini
bildiren hadisler için, (Peygamberimiz insanları tehdit ederek, lanetleyerek bir
gerçeği dile getirmez, bunlar hep safsatadır) deniyor. Bu hususlar âyet ve
hadisle sabit değil mi? Âyet ve hadislere safsata denir mi?
CEVAP
Dinin emirlerine safsata diyen, eğer mümin ise kâfir olur. Diğer
Peygamberler kavmine beddua etmiş ise de bizim Peygamberimiz, hepsinin helak
olması için genel bir beddua etmemiştir. Ama İslamiyet’i temelinden yıkmaya
sebep olabilecek bazı işlerin sahipleri için beddua ve lanet etmiştir. Mesela
bir hadis-i şerif meali: (Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.)
[Taberani, Beyheki, Hâkim] (Çünkü Eshab kötülenirse, İslamiyet yıkılır. Dini
bize onlar ulaştırdı, Kur’an-ı kerimi onlar topladı, onlar bastırdı. Onlara
itimat kalmayınca din yıkılır.)
Allahü teâlâ da, gerçekleri dile getirmek için tehdit etmiştir. İşte birkaç
âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için çılgın bir
ateş hazırladık.) [Feth 13]
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.)
[Enfal 13]
(Bir mümini kasten [mümin olduğu için] öldürenin cezası, ebedi Cehennemde
kalmaktır. Allah ona gazap etti, onu lanetledi ve onun için büyük bir azap
hazırladı.) [Nisa 93]
(Allah’a verdiği sağlam sözde durmayanlara, akrabalık bağlarını kesenlere ve
yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlara lanet olsun, kötü yurt, [Cehennem]
onlaradır.) [Rad 25]
Görüldüğü gibi Allahü teâlâ, tehdit ediyor, Cehennemle korkutuyor, lanet ediyor.
Bu âyetlere bir Müslüman safsata diyemez. Misyoner ajanları safsata derse de,
bir değeri olmaz.
İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis olmaz; çünkü onlar uydurma hadis
nakletmenin büyük vebalini bilirler. Mesela şu hadis-i şerif, hadis kitaplarında
bulunur:
(Benim ağzımdan yalan konuşmak, başka birinin ağzından yalan konuşmaya benzemez.
Bilerek benim ağzımdan yalan söyleyen [hadis uyduran] Cehennemdeki yerine
hazırlansın.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Hatib]
Resulullahın vârisi olan âlimlerin bildirdikleri hadis-i şeriflerden bazılarının
mealleri şöyledir:
(Âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatıldığı zaman, doğruyu
bilenler herkese bildirsin! Doğruyu bilip de, gücü yettiği halde bildirmeyene
lanet olsun.) [Ebu Nuaym, Deylemi]
(Eshabımı sevmeyen beni sevmiş olamaz. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni
inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur.) [Buhari]
(Allahü teâlâ, bana insanların en iyilerini eshab ve Eshar, [zevce,
kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader gibi akraba] olarak ayırdı. Bunlara
sövenlere lanet olsun.) [Hâkim]
(Eshabımı kötüleyenler, Müslümanlıktan ayrılır.) [Beyheki]
(Kıyamette bir idareci, Cehennem köprüsü üzerinde durdurulur. Köprü şiddetle
sarsılarak kemiklerini ayırır. Eğer o, âdil ise köprüden geçer ve ecri iki
misline çıkar. Şayet zâlim ise köprüden Cehennemin içine düşer.) [Taberani]
(Mehrini vermemek niyetiyle bir kadınla evlenen, zani [zina eden] olarak
ölür. Ödememek niyetiyle, bir şey satın alan da, hain olarak ölür, hainin yeri
de Cehennemdir.) [Taberani]
Bunları bilen bir Müslüman, (Peygamberimiz insanları tehdit ederek, lanetleyerek
bir gerçeği dile getirmez, bunlar hep safsatadır) diyemez. Derse o kimse, ya
maksatlıdır veya cahildir.