En kıymetli Peygamber, bizim Peygamberimizdir, en iyi eshab Onun eshabı, en
iyi ümmet de Onun ümmeti yani bütün Müslümanlar. Eshab birbirinin dostu idi ve
birbirini çok severdi. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
([Resulullahın eshabı olan] sizler, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış
en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a
inanırsınız.) [Âl-i İmran 110]
(İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mal ve canları ile cihad edenler ve
hicret eden eshabı barındırıp yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin
dostlarıdır.) [Enfal 72]
(Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür, Onunla birlikte bulunanlar da,
kâfirlere karşı şiddetli, çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametlidir.
Bunları çok zaman rüku ve secdede görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler.
Çok secde ettikleri yüzlerinden belli olur. Bu Onların Tevrat’taki vasıflarıdır.
İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar, ekine benzer. İnce bir filiz yerden
çıkıp kalınlaşıp yükseldiği gibi, az ve kuvvetsiz oldukları halde, kısa zamanda
etrafa yayılmaları, kâfirleri kızıp, öfkelendirdi.) [Feth 29]
(İnanıp iyi işler yapanlar, Cennet ehlidir. Orada ebedi kalırlar. Onların
altlarından ırmaklar akarken, kalblerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız.
Onlar derler ki: “Hidayetiyle bizi bu nimete kavuşturan Allah’a hamd olsun!
Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık.
Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler.” Onlara: İşte size Cennet; yapmış
olduğunuz iyi amellere karşılık ona vâris kılındınız diye seslenilir.) [Araf
42-43]
(Takva sahipleri, Cennetlerde ve pınar başlarında olacak, onlara “Emniyet ve
selametle girin” denilecektir. Biz, onların kalblerindeki kini söküp attık;
onlar köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklardır.) [Hicr
45-47]
Ehl-i sünnet âlimleri, bu âyetleri de, delil getirerek, seçilmiş bir ümmet olan
Eshab-ı kiramın birbirlerini çok sevdiklerini, birbirine karşı çok merhametli
olduklarını, kalblerinde birbirlerine karşı en ufak kin bulunmadığını
bildirmişlerdir. Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Eshabımın hiçbirine dil uzatmayın.) [Ebu Davud]
(Eshabımı seven, beni sevdiği için sever, sevmeyen de, beni sevmediği için
sevmez.) [Buhari]
(Eshab ve akrabamı sevip Peygamberlik hakkımı koruyanları, Allahü teâlâ, dünya
ve ahirette zararlardan korur. Onları incitenlere de azap eder.) [Taberani]
(Eshabımın ismini işitince susun, şanlarına yakışmayan söz söylemeyin!) [Taberani]
(Eshabım arasında çıkacak fitnelere karışanları, Allahü teâlâ benimle olan
sohbetleri hürmetine affeder, sonra gelenler, bu fitnelere karışan Eshabıma dil
uzatarak Cehenneme gider.) [Müslim]
Ölürken bile birbirlerini düşündüler
Yermük harbinde, eshab-ı kiram birçok şehit verdi ve birçoğu da gazi oldu.
Şehadet şerbeti içerken bile birbirlerine ne kadar bağlı olduklarını,
birbirlerini ne kadar sevdiklerini gösterdiler.
Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden Hazret-i Huzeyfe anlatıyor:
Yermük muharebesinde idi. Çarpışmanın şiddeti geçmişti ve mızrak darbeleri ile
yaralanan müslümanlar düştükleri kızgın kumların üzerinde can veriyorlardı. Bu
arada ben de, güç bela kendimi toparlayarak, amcamın oğlunu aramaya başladım.
Son anlarını yaşayan yaralıların arasında biraz dolaştıktan sonra, nihayet
aradığımı buldum. Fakat ne çare!.. Bir kan seli içinde yatan amcamın oğlu, göz
işaretleri ile bile zor konuşabiliyordu. Dudakları hararetten adeta kavrulmuştu.
Daha evvel hazırladığım su kırbasının ağzını açtım suyu kendisine doğru
uzatırken, biraz ötedeki yaralıların arasından İkrime'nin sesi duyuldu, (Su! su!...)
Amcamın oğlu Hâris, bu feryadı duyar duymaz göz ve kaş işaretiyle suyu hemen
İkrime'ye götürmemi istedi. Kızgın kumların üzerinde yatan şehitlerin
aralarından koşa koşa İkrime'ye yetiştim ve hemen kırbamı kendisine uzattım.
İkrime elini kırbaya uzatırken Iyaş'ın iniltisi duyuldu: (Allah rızası için bir
damla su!)
Bu feryadı duyan İkrime, elini hemen geri çekerek suyu Iyaş'a götürmemi işaret
etti. Suyu o da içmedi. Ben kırbayı alarak şehitlerin arasından dolaşa dolaşa
Iyaş'a yetiştiğim zaman kendisinin son nefesinde kelime-i şehadeti söylediğini
duydum.
Benim getirdiğim suyu gördü. Fakat vakit kalmamıştı... Başladığı kelime-i
şehadeti ancak bitirebildi. Derhal geri döndüm, koşa koşa İkrime'nin yanına
geldim. Kırbayı uzatırken bir de ne göreyim! Onun da şehit olduğunu müşahede
ettim. Bari dedim, amcamın oğlu Hâris'e yetiştireyim. Koşa koşa ona geldim. Ne
çare ki o da ateş gibi kumların üzerinde kavrula kavrula ruhunu teslim edip,
şehit olmuştu.