Sual: Sahabenin tamamı müctehid midir?
CEVAP
Evet tamamının müctehid olduğunu İslam âlimleri bildirmektedir.
Mesela İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyurdu ki:
Eshab-ı kiramın nail oldukları yüksek şerefe başka hiç kimse kavuşamaz. O
şereften birisi, Resulullahın mübarek nazarları onlara işlemiş ve hepsine manevi
imdat ile yardım etmiştir. Bu hassa, bunlardan başkasında bulunmuyor. Bunların
kemalatına, geniş ilimlerine, Resulullahtan aldıkları hakikat mirasına, sonra
gelenlerden hiç biri kavuşamadı. Hepsi adil, salih, veli, âlim ve müctehid idi.
Kur'an-ı kerimde (Allah Onların hepsinden razıdır) buyuruldu. Onlardan
birini kusurlu bilmek bu âyete inanmamak olur. (Savaik-ul-muhrika)
İmam-ı Busayri hazretleri buyuruyor ki:
(Eshab-ı kiramın hepsi de ictihad sahibiydi. Allahü teâlâ hepsinden razı idi,
onlar da Allah’tan razı idi. Onlara hata isnat edilmez.) [Kaside-i hemziye]
İmam-ı Şafii, Risale-i kadime’de, (Eshab ilim, ictihad ve akılca
hepimizden üstündür) dedi. (Mizan)
Sahabeyi kötülemek haramdır. Çünkü hepsi müctehiddir. (M. Çihar yâri güzin)
Sehl bin Abdullah Tüstüri hazretleri buyuruyor ki:
Sahabenin hepsini büyük bilmeyen, Resulullaha iman etmiş olmaz. (Redd-i
revafıd)
Muhammed Masum Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiramın hepsi fena fillah [evliya] makamına yükselmiştir. Bu marifete
[bu dereceye] kavuşanlara müjdeler olsun! (Mektubat 2/6)
Akaid kitaplarında yazıyor ki:
Eshab-ı kiramın hepsini salih ve adil bilmek ve hiç birini kötü bilmemek kesin
delillerle her Müslümana vaciptir. (Mirat-i kâinat)
İmam-ı Teftazani hazretleri buyurdu ki:
Sahabeye dil uzatanın sözü Kur'an ve hadislere uygun değilse, kâfir olur. Uygun
ise büyük günaha girer, bid’at sahibi olur. (Şerh-i akaid)
İmam-ı a’zam, imam-ı Malik gibi din imamları, Sahabe-i kiramdan her birinin
sözlerini, hareketlerini, işlerini hüccet ve senet olarak almıştır.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Eshabımdan herhangisine uyarsanız, Allahü teâlânın sevgisine kavuşursunuz.)
[Beyheki]
(İnsanların en hayırlısı asrımdaki Müslümanlar [Eshab-ı kiram]dır.)
[Buhari]
(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha üstündür.) [Bezzar]
(Eshabım gibi hiç kimse İslamiyet’e hizmet edemez.) [İ. Süyuti]
(Eshabımı seven, beni sevdiği için sever, sevmeyen de, beni sevmediği için
sevmez.) [Buhari]
(Eshabımı kötüleyene Allah lanet etsin.) [Taberani, Beyheki, Hakim]
Sual: Sahabenin hepsi mi müctehiddir?
CEVAP
Evet hepsi müctehiddir. Resulullahın vârisleri olan Ehl-i sünnet âlimleri
onların hepsi müctehiddir diyorlar. Peygamber efendimiz de, (Onların
herhangi birisine uyan hidayete kavuşur) buyuruyor. Müctehid olmayan insana
uyulur mu? Yukarıda yazdık, işte iki hadis-i şerif meali:
(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidayete
kavuşursunuz.) [Darimi, Beyheki, İbni Adiy, İ. Münavi]
(Rabbim bana vahyetti ki: "Eshabın gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı bazısından
daha parlaktır. Onlardan birine uyan hidayet üzeredir”) [Deylemi]
Sual: Evet sohbet kıymetli ama ilim öğrenmeye sebep olmaz. Sohbet ile insan
müctehid olur mu hiç? Sohbet ile müctehidlik karışmış olmuyor mu?
CEVAP
Allah Resulünün sohbeti ile, Şevkani’nin, Efgani’nin ve Abduh’un sohbetini
birbirine karıştırmamak lazım. Bunların sohbeti zehir, Resulullahınki kalblere
şifadır. Resulullahın sohbetinin üstünlüğü, bütün derecelerin, bütün
faziletlerin, bütün şereflerin üstündedir. Bunları ancak bid’at ehli olan inkâr
eder.
Ehl-i sünnet âlimlerinin en büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki:
Ehl-i beytin ve Eshab-ı kiramın hepsini sevmek, saymak lazımdır. Birini
sevmemek, hepsini sevmemek olur. Çünkü, insanların en iyisinin sohbeti ile
şereflenmek fazileti, hepsinde vardır. Sohbetin fazileti ise, bütün faziletlerin
üstündedir. İşte bunun için, Tâbi’inin en üstünü olan Veysel Karani, Eshab-ı
kiramın en aşağısının derecesine yetişemedi. Hiçbir üstünlük, sohbetin üstünlüğü
kadar olamaz. Çünkü, sohbete kavuşanların [Eshab-ı kiramın] imanları, sohbetin
bereketi ve vahyin bereketi sayesinde, görmüş gibi kuvvetli iman olur. Sonra
gelenlerden hiçbir kimsenin imanı, bu kadar yüksek olmadı. (m.59)
Eshab-ı kiram arasındaki ayrılıklar, savaşlar, nefslerine uyarak değildi.
Onların mübarek nefsleri, insanların en iyisinin “sallallahü aleyhi ve sellem”
sohbetinde bulunmakla, kalbleri cilalayan sözlerini dinlemekle, tezkiye bulmuş,
emmârelikten kurtulmuştu. Nefslerinde, İslamiyet’e uymayan istek kalmamıştı.
(m.54)
Eshab-ı kiram, o Serverin “aleyhisselam” sohbetinde, daha ilk günde, öyle
şeylere kavuştu ki, sonra gelen en büyük Evliya, en nihayette, ancak, bundan bir
parçaya kavuşabildi. İşte bunun içindir ki, Vahşi, Hazret-i Hamza'yı şehit etmiş
iken, Müslüman olunca, bir kerecik, Seyyid-il-evvelin vel-âhirinin sohbeti ile
şereflendiği için, Tâbi’inin en üstünü olan, Veysel Karani’den daha yukarı oldu.
Hayr-ül-beşerin “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselam” sohbetinin başlangıcında
Vahşi’ye “radıyallahü anh” nasip olanlara, Veysel Karani, o kadar yüksek olduğu
halde, sonunda bile kavuşamadı. (m.66)
Hiç bir şey sohbet gibi faydalı değildir. Resulullahın “sallallahü aleyhi ve
sellem” Eshabı, sohbet ile, başkalarından daha üstün oldular. Peygamberlerden
“aleyhimüsselam” başka herkesten, hatta Veysel Karani’den ve Ömer bin
Abdülaziz’den daha üstün oldular. Halbuki Veysel Karani ile Ömer bin Abdülaziz
son dereceye yükselmişler ve sohbetten başka kemâlâtın hepsine varmışlardı.
Bunun için, Hazret-i Muaviye’nin yanılması, Resulullahın sohbeti bereketi ile, o
ikisinin doğru işlerinden daha hayırlı oldu. Bunun gibi, Amr ibni Âs’ın yanlış
bir işi, o ikisinin şuurlu işinden daha üstün oldu. Çünkü bu büyükler,
Resulullahı görmekle, melekle birlikte bulunmakla, vahyi ve mucizeleri görmekle,
imanları görerek inanmak oldu. Bu saydığımız üstünlükler, bütün başka
üstünlüklerin temelidir, kaynağıdır. Eshab-ı kiramdan başkası bunlara
kavuşamadı. Veysel Karani, sohbetin bu üstünlüklerini bilseydi, hiçbir şey onu
sohbetten alıkoyamazdı. Bu üstünlüğe kavuşmak için her şeyi bırakırdı.
(m.120)
Tâbi’inin en üstünü olan Veysel Karani, Hazret-i Hamza'nın katili olan Vahşi’nin
“radıyallahü anhümâ”, Resulullahın bir kerecik sohbetinde bulunmakla yükseldiği
mertebeye yetişemedi. Çünkü sohbetin fazileti, bütün faziletlerin ve kemâllerin
üstündedir. Çünkü, onların imanları, görerek kuvvetlendi. Bu nimet, başkalarına
nasip olmadı. (m.210)
Veysel Karani, yanında olmadığı için, yanında olanlardan [Eshab-ı kiramdan] en
aşağıdakinin derecesine yükselemedi. Bunun için de, onun dağ kadar altın sadaka
vermesi, bir avuç arpa sadakalarının sevabı gibi olamadı. Hiç bir şeref, sohbet
şerefi gibi olamaz! (m.222)
Üveys-i Karniyi “rahmetullahi aleyh” düşünün! Uzlet etmek istedi. Bunun için,
insanların en iyisinin “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselam” sohbetine
kavuşamadı. Sohbetin yükselttiği derecelere erişemedi. Tâbi’inden oldu. Birinci
olmaktan, ikinci dereceye düştü. (m. 270)
Sual: Eshab-ı kiram, mahlukların en iyisinin “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü
vetteslimât” sohbetinde bir kere bulunmakla, bütün ümmetin Evliyasından daha
üstün oldular. Acaba bütün bu Seyr ve Süluk ve Fenâ ve Bekâ, bunlarda bir
sohbette mi hasıl oldu? Yoksa, bu bir sohbet, seyr ve sülukun ve fenâ ve bekanın
hepsinden daha mı üstün idi?
CEVAP: Bu güç sorularınızı cevaplandırmak, yazmakla olmaz. Bir arada
bulunmak, uzun zaman hizmet etmek lazımdır. Bu kadar zaman içinde kimsenin
söylemediği şeyleri bir defada söylemek ve bir kalemde yazmak kolay olur mu?
Fakat, sorduğunuz için, cevapsız bırakmak da olamaz. Fenâ ve Bekâ ve Süluk ve
Cezbe ile olan yaklaşmaya Kurb-i vilâyet denir. Bu ümmetin evliyası, bu
yaklaşmak ile şereflenmişlerdir. Eshab-ı kiramın, Hayr-ül-enâmın = [insanların
en hayırlısının] sohbetinde “aleyhi ve aleyhimüssalâtü vesselam” kavuştukları
yakınlık ise, Kurb-i nübüvvet’tir. Resulullaha uyarak ve Ona vâris
olarak kavuşmuşlardır. (m.313)
Görüldüğü gibi İmam-ı rabbani hazretleri, diğer insanlardan her bakımdan
üstün olduğunu bildiriyor. İman yönüyle üstündür, fazilet yönüyle üstündür, ilim
yönüyle üstündür. Zahiri ve Bâtıni ilim yönünden üstündür. İlim yönüyle üstün
olunca, başka müctehidlerden elbette üstündür.
İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiramın hepsini adil, salih, evliya, âlim, müctehid bilmek her Müslümana
lazımdır. Kur'an-ı kerimde, (Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan razıdır)
buyuruluyor. Onlardan birini kötülemek, bu âyete inanmamak olur.
(Savaık-ul muhrika)
Dikkat edilirse İbni Hacer-i Mekki hazretleri de eshab-ı kiram için müctehid idi
diyor, aynen İmam-ı Rabbani hazretleri gibi söylüyor. Zaten İslam âlimleri
inançla ilgili bilgilerde birbirine farklı konuşmaz, amele ait ictihadları
farklı olabilir. Bu da dinimizin emridir.
Yine buyuruluyor ki:
Âlimin bir nazarı, bulunmaz hazinedir,
Bir sohbeti, yıllarca, bitmez kütüphanedir.
Âlimin bir nazarı bir hazine olursa, Resulullahın nazarı ne olur acaba
düşünebiliyor musunuz?
Sual: Size göre bir insan büyük günah işlese, mesela içki içse bu kimse
evliya olabilir mi?
CEVAP
Bize göre size göre din olmaz. Allah neyi bildirmişse, Resulü neyi açıklamışsa,
Resulullahın vârisleri neyi bildirmişse doğru odur.
Allahü teâlâ (Onların hepsine Cenneti söz verdim, ben onlardan razıyım, onlar
da benden razıdır) buyuruyor. Resulü de, (Eshabım bütün insan ve
cinlerden üstündür) buyuruyor. Ehl-i sünnet uleması, (En büyük evliya,
eshab-ı kiram derecesine yükselemez) buyuruyor. Hâşâ, Allah ve Resulü ve
Ulema yanlış mı söylüyor?
Sual: Evliya büyük günah işler mi? Sahabeden büyük günah işleyenler olduğuna
göre, sahabeye evliyadan üstün gözü ile bakmak uygun olur mu?
CEVAP
Evliya büyük günah işlemekle evliyalıktan düşmez. Evliya büyük günahta ısrar
etmez. İşte vesikası:
Büyük âlim ve on üçüncü asrın müceddidlerinden Mevlana Halidi Bağdadi
hazretleri, (Adab-ı tarikai aliyye) kitabında buyuruyor ki:
(Ehlullaha itiraz eden kimsenin küfür üzere öleceğini gösteren hadis-i şerifler
vardır. Evliyanın masum olması şart değildir. Eshab-ı kiram arasında had cezası
verilen ve eli kesilen oldu. Halbuki, Sahabenin en aşağı derecede olanı da Veli
idi. Hepsi, Sahabi olmayan Velilerin hepsinden daha yüksek idiler. Velilerin
hepsi, günaha devam etmekten mahfuzdur. Belki, bazen günah işlediği için
pişmanlıkları, ağlamaları, Allahü teâlâya yalvarmaları daha çok olur. Dereceleri
artar. Bu sebeple, Hikemi Ataiyye’de, (Zillet ve inkisara sebep olan
günah, izzeti nefse ve kibre sebep olan taatten daha hayırlıdır) denilmiştir.
Amelleri ve sıfatları müsavi olan iki Veliden, tevbesi daha çok olanın, masum
olandan daha üstün olduğu bildirildi.) Buhari’de diyor ki: (Eshab-ı
kiramdan Abdullah adında birine, şarap içtiği için had cezası verildi.
Resulullah buna lanet edildiğini işitince, (Ona lanet etmeyin! Çünkü O,
Allah’ı ve Resulünü sevmektedir) buyurdu. Merec-ül-bahreyn’de, Ahmed
Zerruktan alarak diyor ki: (Masum olmak, kusursuz olmak, Peygamberlere
mahsustur. Velinin masum olması şart değildir. Israr ve devam olmadan, büyük
günah işlemek, vilayeti bozmaz. Veli, günahından vazgeçer ve tevbe eder. Günah
işlemek, insanı helak etmez. Günaha devam etmek, tevbeyi terk etmek, helak eder.
Âdem aleyhisselamın zellesi ile, İblisin isyanı, bundan dolayı farklı oldu.)
Sual: Sahabenin hepsinin müctehid olduğunun söylemek akla aykırı değil mi?
Nakil de olmadığına göre, sahabeye müctehid denemez, öyle değil mi?
CEVAP
Akıl senet değildir. Hele sizin ve bizim aklımız hiç senet olmaz. Nakilden
kastınız galiba Abduh ve benzerleridir. Âyet, hadis ve Ehl-i sünnet uleması
değildir. Eğer bunlara itibar edilseydi, (Eshabın hepsine Cenneti söz verdim
onların hepsinden razıyım, hepsi seçilmiştir, diğer ümmetlerden üstündür)
meallerindeki âyet-i kerimelere ve (Eshabım cin ve insanların hepsinden
üstündür, hepsi Cennetliktir) mealindeki hadis-i şeriflere inanmak
gerekirdi. Bunları ve ulemanın sözlerini nakil kabul etmiyorsanız, size başka
sözümüz olamaz.
Sual: Sahabe de bizler gibi bilgi yönünden farklı kimseler değil miydi?
CEVAP
Elbette farklılık vardı ancak parlaklıkta, yıldızların birbirine olan
parlaklığı gibi olduğu, âyet-i kerimede ve hadis-i şeriflerde bildiriliyor.
(Sonra Müslüman olanlar öncekiler gibi olamaz, ama hepsi de Cennetliktir)
buyurulmuyor mu?
Evliya mum ışığı ise, eshab-ı kiram yıldızdır, Resulullah ise güneştir
Sual: Eshab-ı kiramın içinde, işçi, köylü, çiftçi, esnaf, köle, hizmetçi ve
çoban olan kimseler var idi. Bu bakımdan sahabenin hepsinin müctehid olduğunu
söyleyenleri duyunca aklımı kaçıracak gibi oluyorum. Sizin aklınıza böyle bir
şey olmuyor mu?
CEVAP
Siz aklınızı kaçırsanız da, Allahü teâlâ, Resulü ve Resulullahın vârisleri öyle
demiyor. Onların müctehid olacak kadar ilme sahip olmaları Resulullahın
mucizeleri ile oluyor. Allahü teâlâ, Eshab içinde çoban, köle, işçi, köylü
olacağını bilmiyor muydu? Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an-ı kerimde niye onları
övdü? Hepsinden razıyım niye dedi? Hepsi Allah’tan niye razı oldu? Hepsine
Cenneti söz veriyorum diye niye söyledi? Hâşâ onlar cahil ise, Resulullah niye
onları, (Hidayet yıldızları) olarak gösterdi? Dört mezhep imamı eshab-ı
kiramın sözlerini niçin senet olarak aldılar?
İşçi, köylü, çoban, çiftçi dediğiniz mübarek zatlar, o ilimleri Nuri efendiden,
Dursun efendiden tahsil etmediler. Onlar, Allah Resulünden aldılar. Allah’ın
Resulü bir bakmakla o makama yükseldiler. Bu mucizeden şüphe eden Allahü
teâlânın kudretinden şüphe etmiş olur. Sizin aklınızı oynatacak gibi olmanız,
mucizeye inanmayışınızdan dolayıdır. İnansanız Allah’ın kudretinden şüphe
etmezsiniz. Mucizeleri kabul etmeyen bid’at ehli hep tevil etmiştir. Mesela
Abduh, Ebabil kuşlarının bir taş atarak askerleri öldürmesine, mikrop demiştir.
Mucizeye bir türlü akıl erdirememiş ve akıllarını oynatmışlar, kimi mason olmuş,
kimi de mezhepsiz.
Miraca çıkan, Ay’ı ikiye yaran ve sayısız mucizeleri gösteren Allah Resulünün
bir bakışı, eshabı en yüksek dereceye yükseltti. O ilim için senelerce tahsil
gerekmez. Elçi olarak yabancı ülkeye gidecekler, bir anda yabancı dilleri
öğreniyordu. Bunlar Resulullahın mucizesidir. Abduh ve yandaşları böyle
mucizelere inanmaz.
Sual: Eğer sahabe içinde müctehid varsa, mezhepleri hakkında niçin en ufak
bir bilgi yoktur? Eğer müctehid iseler, lütfen bana dört halifenin mezhebinin
esaslarını söyleyebilir misiniz? Neydi onların mezhebi?
CEVAP
Bu konu geniş olarak sitemizde diğer maddelerde var. Burada kısaca şunu
söyleyelim, sadece Eshab-ı kiram değil, tabiinden de, tebe-i tabiinden de bir
çok müctehid zatlar var idi. Mesela Hasan-ı Basri, Süfyan-ı Sevri, Muhammed
Bakır, müctehid âlimler idi. Ancak ne dört halifenin, ne diğer eshab-ı kiramın,
ne de bu saydığımız zatların hiç birisinin mezhebi tedvin edilmedi. Bunun için
onların mezhepleri bilinmiyor. Mezhepleri bilinmiyor diye onlar müctehid değil
mi diyeceğiz?