Sual: Edebin dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet gibi
manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte,
(Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor. Dinimiz, baştan
başa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel
ahlaklı olmasıdır. Hadis-i şerifte, (Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olandır)
buyuruldu.
Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen,
edebinden, hayasından Resulullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu. Peygamber
efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olmak için
mübarek bacağını dikip oturmazdı. Hadis-i şerifte, (Resulullahın hayası,
bakire İslam kızlarının hayasından çoktu) buyuruldu. (Buhari)
İbni Mübarek hazretleri, (Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa,
onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edepli ile görüşemesem
üzülürüm) buyurdu
Her zaman her yerde edepli, hayalı olmaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte,
(Hayasızlık insanı küfre düşürür) buyuruldu. Haya, bir binayı tutan direk
gibidir. Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayasız kimsenin de
imanını muhafaza etmesi zordur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâdan haya edin! Allah’tan haya eden, kötü düşünceden uzak durur,
midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar.) [Tirmizi]
(Haya, baştan başa hayırdır.) [Müslim]
(Her dinin bir ahlakı vardır. İslamiyet’in ahlakı da hayadır.) [İbni
Mace]
(Hayasız olan hep kötülük eder.) [İbni Mace]
(Hayasız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz, dinden
uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.) [Deylemi]
(Haya ile iman, ikiz kardeştir. Biri giderse diğeri de gider.) [Ebu Nuaym]
(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayasız değildir.)
[Tirmizi]
(Haya imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca, parçaları da bozulur.)
[İ.Maverdi]
(Haya imandandır. Hayasızın imanı yok demektir.) [İbni Hibban]
(İnsan, salih iki komşusundan utandığı gibi, gece gündüz kendisiyle beraber olan
yanındaki iki melekten de utanmalıdır!) [Beyheki]
(Hayasızın dini olmaz ve hayasız kişi Cennete giremez.) [Deylemi]
(Haya, iffet, dile hakim olmak ve akıl imandandır. Cimrilik, fuhuş, çirkin sözlü
olmak ise hayasızlıktan ve münafıklıktandır.) [Beyheki]
(İman çıplaktır, süsü haya, elbisesi takva, sermayesi fıkıh, meyvesi ameldir.)
[Deylemi]
(Haya insan olsaydı, salih biri, fuhuş insan olsaydı, kötü biri olurdu.)
[Taberani]
(Haya ile iman bir aradadır. Biri giderse, öteki de durmaz.) [Hakim]
Dinimizde hayanın yeri çok mühimdir. Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli
olduğuna, hayasızlık da imanın zayıf olduğuna alamettir. Hadis-i şerifte,
(Hayanın azlığı küfürdendir) buyuruldu. Hayasız kimse, zamanla küfre kadar
gidebilir. Haya, imanın esasındandır. Hayası olan Allah’tan utandığı için
günahtan çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz. İnsanlardan
utanarak günahı gizlemek de hayadandır. İnsanlardan utananın, Allahü teâlâdan da
utandığı anlaşılır. Çünkü hadis-i şerifte, (Allah’tan sakınan, insanlardan da
sakınır) buyuruluyor. Hayasız olan mürüvvetsiz olur. Hazret-i Ebu Bekir,
(Hayasız insan, halk içinde çıplak oturan gibidir) buyurdu.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edenler arasında kötülüğün, hayasızlığın yayılmasını isteyenler ve
sevenler için dünyada da ahirette de elim bir azap vardır.) [Nur 19]
Kadın erkek ilişkilerinde ve tuvalet için kullanılan kelimeleri aynen söylemek
insanlığa uygun değildir, hayayı yok eder ve iyileri gücendirir. Böyle
kelimeleri söylemek gerekince, açık olarak değil, kinaye olarak söylenir.
Allahü teâlânın nimetinde, nimeti vereni görmeli, daima Onun huzurunda olduğunu
düşünmeli, mesela otururken, yatarken edebe riayet etmelidir. Yerken, içerken,
konuşurken, okurken, yazarken ve her çeşit iş yaparken, bütün bunların Allahü
teâlânın kudretiyle yapıldığını, bütün işlerde Onun emrine uyup yasak
ettiklerinden sakınmayı düşünmelidir. Böyle düşünmek çok üstün bir ibadettir.
Mahrem konuları edeple sormak lazım
Bir kız, mahrem konuları annesine sorar. O da bilmezse, annesine, (Babamdan
öğren) der. Babası da bilmezse, babasının, bilen birisine sorması gerekir.
Babası yoksa, ağabey, amca, dayı gibi mahrem akrabalarından öğrenir. Bunlar da
öğrenip bildirmezse, o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil de, (Bir
kadının muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir) şeklinde sormak
daha uygun olur. Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip hanımına anlatmazsa,
kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir. Bilenlerden bu konuları edep
dairesinde sorması ayıp olmaz.
Hazret-i Esma’nın Peygamber efendimize nasıl gusledileceğini sorarken utanması
üzerine, Hazret-i Âişe validemiz, (Ensar kadınları ne iyidir; utanmaları,
dinlerini öğrenmekten men etmiyor) buyurdu. (Buhari)
Demek ki, ayıp olur diye kendisine farz olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır.
Peygamber efendimiz, mahrem konuları anlatırken, (Allahü teâlâ, hakkın
anlatılmasından çekinmez) buyurmaktadır. (Tirmizi)
Aynı anlamda âyet-i kerime de vardır:
(Allahü teâlâ, gerçeği söylemekten çekinmez.) [Ahzâb 53]
Sual: Bazı kimseler, müstehcen konuşuyor. Ayıp şeyler söylüyor.
İnsanların ayıplayacağı çirkin işler yapıyor. Müslüman olan kimse, böyle şeyler
yapar mı?
CEVAP
Hadika’da buyuruluyor ki:
Fuhuş, çirkin söz demektir. Haddi aşan her şeye fahiş denir. Buradaki manası
çirkin olan işleri açık kelimelerle anlatmak, müstehcen konuşmak demektir. Cima
için ve abdest bozmak için kullanılan kelimeleri söylemek böyledir. Bu
kelimeleri söylemek fuhuştur. Çünkü bunları söylemek, mürüvvete ve diyanete
uygun değildir, hayayı, utanmayı giderir ve başkalarını gücendirir. Cimayı,
abdest bozmayı ve necaseti anlatmak gerektiği zaman, açık olarak söylememeli,
kinaye olarak söylemelidir! Kinaye, bir şeyi, açık manaları başka
olan kelimelerle anlatmaktır. Edepli olan, salih olan, fuhuş söylemeye mecbur
olunca, kinaye olarak söyler. Mesela, Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, cima için
lems [dokunmak] kelimesini söylemiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Fuhuş söyleyene Cennet haramdır.) [Ebu Nuaym]
Dinimizde hayanın, utanmanın yeri çok mühimdir. Hayası olan, Allahü teâlâdan
utandığı için günah işlemekten çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da
utanmaz. Açıktan günah işleyen kimse, hem insanlardan, hem de Allah’tan
çekinmediğini gösterir. (Allah’ın bildiğini kuldan ne saklıyayım) demek doğru
değildir. Gizli işlediği bir günahı başkalarına açıklamak doğru değildir,
hayasızlıktır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haya ve az konuşmak imandan, fahiş söz ve çok söz nifaktandır.)
[Tirmizi]
(Kim, dünyada günahını gizlerse, Allahü teâlâ da, Kıyamette, o günahı herkesten
saklar.) [Müslim]
(Bir günaha düşen, Allah’ın örtüsünü, onun üzerinde bulundurmalıdır!)
[Müslim]
İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayadandır. Haya da imandandır. Günah
gizlenmezse, fasıklar bundan cesaret alır. (Falanca günah işliyor. Ben de
işlesem ne çıkar?) diyebilir. Riya olmaması için ibadeti gizlemek caizdir. Onun
için (Kabahat da gizli, ibadet de gizlidir) denmiştir.
Bunun gibi atasözlerinin çoğu bir hadis-i şerife dayanmaktadır. (Haya elbisesine
bürünenin aybı görülmez. Duyulunca hoşlanılacak şeyleri yap! Kimsenin duymasını
istemediğin ve duyulunca insanların hoşlanmıyacağı şeylerden kaç!)
buyurulmuştur.
Haya, imanın esasındandır
Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayasızlık da imanın
zayıf olduğuna alamettir. Hayasız kimsenin küfre düşmesi kolay olur. Hadis-i
şerifte, (Hayanın azlığı küfürdür) buyuruldu. (Hakim)
Hayasız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir. Haya, imanın esasındandır. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Haya, iffet, dile hakim olmak ve akıl imandandır. Cimrilik, fuhuş, çirkin
sözlü olmak ise hayasızlıktan ve münafıklıktandır.) [Beyheki]
(Fahiş ve çirkin sözlerden şiddetle kaçının! ) [Nesai]
(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, fahiş söz söylemez.) [Tirmizi]
(Cennet, fahiş ve çirkin söz konuşana haramdır.) [İbni Ebiddünya]
(Allahü teâlâ, fahiş ve çirkin söz söyleyeni sevmez.) [İbni Ebiddünya]
Görüldüğü gibi, hayanın iman ile, hayasızlığın da imansızlık ile alakası
büyüktür. İnsanlardan utanan kimsenin, Allahü teâlâdan da utandığı anlaşılır.
Çünkü hadis-i şerifte, (Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır)
buyuruluyor. Hayasız olan mürüvvetsiz olur. İnsanları, böyle kimselerin
zararından sakındırmak için onların gıybetini yapmak caizdir. Hadis-i şerifte,
(Haya cilbabını [örtüsünü] üzerinden atanları gıybet etmek günah
olmaz) buyuruldu. (Haraiti)
Yalnız iken de Allah’tan haya etmeli
Evde kimse yok iken de, çıplak durmak günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
(Yalnızken de, avret yerinizi açmayın! Zira yanınızda hiç ayrılmayanlar
[hafaza melekleri] vardır. Onlardan utanın ve onlara saygılı olun.)
[Eşiat-ül-lemeat]
(Avret yerlerinizi örtün! Yalnız iken de Allahü teâlâdan haya edin!)
[Tirmizi]
(Allahü teâlâ hayayı ve örtünmeyi sever. Öyle ise yıkanırken avret yerinizi
örtün.) [Ebu Davud]
(Gece guslederken avret yerini açmaktan sakının. Eğer sakınmayan çıkar da, onda
delilik alameti görülürse, kendisinden başkasını suçlamasın.) [Hakim.]
Avret yerini açmak veya başkasının avret yerine bakmak büyük günahtır. Hamama,
kaplıcaya, denize gidenin diz ile göbek arasını ve dizlerini de örtmesi farzdır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Erkeğin göbek ile dizleri arası avrettir.) [Ebu Davud]
(Uyluk avret yeridir.) [Buhari, Ebu Davud, Tirmizi]
(Avret yerini açmak büyük günahtır.) [Hakim]
(Erkek, erkeğin; kadın, kadının avret yerine bakması helal olmaz.)
[Müslim]
(Evlerin en kötüsü hamamdır. Orada sesler yükselir, avretler açılır. Tedavi veya
kirden temizlenmek için girecek olan örtülü girsin.) [Taberani]
(Allah’a ve ahirete inanan hamama peştamal ile örtülü girsin!) [Nesai]
(Avret yerini açana ve başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!)
[Beyheki]
(Din kardeşinin avret yerine kasten bakanın kırk gecelik namazı kabul olmaz.)
[İ. Asakir]
Aşık olmak günah mı?
Sual: Günah işlememek şartı ile birini sevmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Sevgi, insanın elinde olmayan bir duygudur. İffeti, yani namusu korumak ve
günah olan işlerden kaçmak şartı ile birisine karşı sevgi duymakta mahzur
yoktur. Hatta iffetini koruyarak sevgisini gizlemek çok sevaptır. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir.) [Hakim, Hatib]
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, Allahü teâlâ
affedip Cennetine koyar.) [İbni Asakir]
Demek ki, dinimizde iffeti muhafaza etmek ve sevgisi sebebiyle günah işlememeye
sabretmek, çok sevaptır. Çünkü genel olarak sevgi insanı kör ettiği için,
insanın kendisini günah işlemekten alıkoyması zordur. Zor olan işleri başarmanın
sevabı da büyük olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimin üstün olan kimseleri, aşk belasına maruz kalınca iffetini muhafaza
edenlerdir.) [Deylemi]
İffetlinin eşi de iffetlidir
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Aklı dinlemeyen, en çok ona isyan eden şehvettir. İnsanların, başkalarının
ayıplamaları gibi sebeplerle bu şehvetten kaçınmaları faydalı ise de, büyük
sevap alamazlar. Fakat günah işlemek için bütün imkanlara sahipken, ortada
hiçbir korku yok iken, sırf Allah rızası için, Allah’tan korktuğu için şehvetine
esir olmazsa, ona mani olursa, en büyük fazilete kavuşur. Bu derece sıddıklar,
şehidler makamıdır.) Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Haya, iffet, dile hakimiyet ve akıl, imandandır. Böyle kimselerin ahiret
arzusu çoğalır, dünya hırsı azalır. Cimrilik, müstehcenlik, çirkin sözlülük,
hayasızlıktan, nifaktan ileri gelir. Böylelerinde dünya hırsı çoğalır, ahiret
arzusu azalır.) [Beyheki]
Erkekler, iffetsiz olursa, yakınları da kötü yola düşebilir. Peygamber
efendimiz, (Siz iffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur) buyurdu.
(Taberani)
İbni Neccar'ın bildirdiği (Zina eden, aynı şeye maruz kalır)
mealindeki hadis-i şerif, iffetli olmayanın yakınlarının da, iffetsiz
olabileceğini göstermektedir. İffetli olmaya gayret eden bunu başarır.
(İffetli olmak isteyeni Allahü teâlâ iffetli kılar) hadis-i şerifi buna
delildir. (Hakim)
Gayrı meşru işler, dünyada insan için yüzkarasıdır. Ahirette ise, azabı çok
şiddetlidir. “Ben ölmem” veya “Cehennem ateşi bana zarar vermez” diyen varsa,
dilediği kötülüğü işlesin! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Ahiret için, orada sonsuz
kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme
dayanabileceğin kadar günah işle!) [Eyyühel veled]
Öleceğine inanan ve öldükten sonra başına gelecekleri düşünen, kötülük
işleyebilir mi?
İffetli olmak için
İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp
kalkan, kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir?
İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile,
onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte,
(İnsanın dini arkadaşının dini gibidir) buyuruluyor. (Tirmizi)
Şu halde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü
arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene cenab-ı Hakkın
bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) [Hakim]
İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten
korur. Kendisi kötü olursa, bir gün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara
düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir?
Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsan
ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!) [Taberani]
(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.) [İbni
Asakir]
Asaletin önemi
Asalet, diğer hasletlerle birlikte olursa kıymetlidir. Herkes Âdem
aleyhisselamdan gelmiştir. Her iyi kimsenin çocukları iyi olur, her kötünün
çocukları da kötü olur diye bir kaide yoktur.
Hazret-i Âdem’in ve Hazret-i Nuh’un oğlunun biri kâfir olmuştur. Nuh
aleyhisselam ile Lut aleyhisselamın hanımı kâfir idi. Ebu Cehil kâfirinin oğlu
ise, insanların en üstünlerinden, yani sahabi idi. Peygamber efendimizin öz
amcası Ebu Leheb kâfir idi.
Ana-babanın günahkâr olmasından dolayı, çocukların da iyi bir insan olamıyacağı
anlamını çıkarmak çok yanlıştır. Allahü teâlâ, kötüden iyi, iyiden kötü yaratır.
Kur'an-ı kerimde birkaç yerde,
(Ölüden diri, diriden ölü çıkarır) buyuruyor. (A.İmran 27)
İslam âlimleri bu âyet-i kerimeyi açıklarken, (Kâfirden müslüman, müslümandan
kâfir yaratır) buyurmuşlardır. Bunun için, soyundaki kimselerin kötü olması,
kendisinin de kötü olacağını asla göstermez. Hepimiz Âdem aleyhisselamdan
geldik. Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Allah indinde üstünlük ancak takva
iledir.
(Allah indinde en üstününüz, Ondan en çok korkanınızdır) buyuruluyor.
(Hucurat 13)
[Takva ehli olmak, Allah’tan korkup dinin emirlerine uymak ve yasak
ettiklerinden kaçmak demektir.]
Güzel huy bir asalettir
Muteber olmayan bir kitapta diyor ki:
(Asalet olmayınca, verilen terbiyenin fazla tesiri olmaz. Bakırı ne kadar silip
parlatsanız, üç gün sonra gene kararmaya başlar. Suni parlaklık kısa bir zaman
devam edebilir. Altın hiçbir zaman pas tutmaz. Silmezseniz bile parlaklığını
yine muhafaza eder. Şu hadise, asaletin ne kadar önemli olduğunu açık bir
şekilde göstermektedir.)
Kitap muteber olmadığı gibi, bu fikir de, Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere
aykırıdır.
Bir kimse, asil bir aileye mensup olmasa da, güzel huylu ise, dindar ise, onun
için güzel huyu ve dindarlığı asaletten çok kıymetlidir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Güzel huy gibi asalet olmaz.) [İbni Mace]
(Kadın, malı, güzelliği, asaleti ve dindarlığı için nikah edilir. Sen dindar
olanı seç ki, maddi ve manevi nimete kavuşasın!) [Buhari]
Nasihat ile asaletsiz insan da terbiye edilebilir. Onun için Kur'an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]
Asaletsiz olanı da terbiye etmek mümkün olmasaydı, Peygamber efendimiz,
(Ahlakınızı güzelleştirin) buyurur muydu? (İbni Lal)
Hazret-i Lokman’a sordular:
- Edep, asalet, mal ve ilimden hangisi daha üstündür?
- Edep asaletten, ilim maldan hayırlıdır.
Oğlu, Hazret-i Lokmana sorar:
- En iyi haslet nedir?
- Dindar olmaktır.
- Peki babacığım, bu haslet iki olursa?
- Dindarlık ve mal sahibi olmak.
- Üç olursa?
- Dindarlık, mal ve haya.
- Dört olursa?
- Dindarlık, mal, haya ve güzel ahlak.
- Beş olursa?
- Dindarlık, mal, haya, güzel ahlak ve cömertliktir.
- Altı olursa?
- Oğlum, bu beş haslet kimde olursa, o kimse takva ehli, temiz bir kimsedir,
Allahü teâlânın dostudur, şeytandan uzaktır.
İffetin önemi
Allahü teâlâ, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları
birbirlerine cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu duygu karşısında, insanları
dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur. Bu imtihanı kazanan, dünya ve
ahiretin kahramanıdır. İnsanların iyi veya kötülüğü, daha çok iffet işinde belli
olur.
Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimin birçok yerinde, iffetini koruyabilene, büyük
mükafatlar vaat etmiş, iffetini korumayana da, Cehennem azabını göstermiştir.
Allahü teâlâ, iffetsizleri, adam öldüren bir katil ile bir tutmaktadır.
Müminlerin vasfını anlatırken de buyuruyor ki:
(Müminler, namazlarını huşu içinde kılar, boş, lüzumsuz şeylerden yüz
çevirir, zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet
eder.) [Müminun 1-8]
İffetsiz olan, Allah katında günahkâr, halkın yanında da itibarsızdır. Bir
namussuzun toplumdaki iyilerin yanında itibarı [saygınlığı], bir köpeğin itibarı
kadar yoktur. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, itibarsızdır.
Fakir ve namuslu bir kadın ise, her zaman itibarlıdır, saygıya layıktır.
Dünyadaki pek çok rezaletler, cinayetler, kavgalar, kıskançlıklar, özetle bütün
fenalıklar, iffetsizlik yüzünden meydana gelmektedir. İnsanların pek çoğu,
iffetsizliğin kötülüklerini bildikleri halde, kendilerini bu kötü yollara
sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu karşısında, insanları alıkoyacak çareler
vardır. Bu; terbiye ve ahlak meselesidir.
Allah’tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O halde, çocuklarımıza Allah
korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görev oluyor. Allahü
teâlâdan korkmak için, Allah’ı iyi bilmek lazımdır. Allah’ı bilmek için, Onun
büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek zorundayız. Allahü teâlâyı hiç düşünmeyen
bir topluluk için, Allah korkusuna sahip olmak kolay değildir. Allahü teâlâdan
korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve bir gayret işidir. Durup dururken, Allah
korkusu meydana gelmez. Dinin emir ve yasaklarına riayet edene kolay gelir.
Özellikle büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir yoldadır. Bir genç kızın,
kendi başına yalnız kendi aklı ve anlayışı ile iffetini muhafaza etmesi, cidden
güçtür. O genç kız, eğer biraz da güzelse, hatıra ve hayale gelmeyen
tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, okulda, yollarda, otobüste,
komşularda, hatta evinin içinde, telefonda, internette yakasını bırakmaz.
Kızlarımız, tehlikeler karşısında aciz bir mahluk olarak, ahlaksızların elinde
bir oyuncak olmamalıdır. Bu devirde herkesten, her yerde ona zarar gelebilir. Bu
zarar, onun parasına, puluna değil, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan zarar
telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine konamaz. Ahlaksızların içinde genç kız
için şerefle yaşamak çok güçtür. İffetli bir kız, diğer bazı kızlar gibi, flört
yapmaya heveslenmemeli. Bu tehlikeli bir tecrübedir. Esasen flörtle yapılan
evlilik, çok zaman mutluluk getirmez.
İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, iffeti zedeleyecek
yerlerden uzak durmalıdır. Gençliğin hakkı adı altında çeşitli eğlenceler, genç
kızı elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir kız,
tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir.
Tuzağın görünüşteki cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde çabucak birer
oyuncak hâline gelir. Kendine güvenen bir kız bile, onların karşısında sonuna
kadar dayanamaz. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı gülümsemesi karşısında,
yenilebilir. Artık o kız, tuzağa düşmüştür. O tuzaktan kurtulan pek az veya hiç
yoktur. Halbuki, o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir
iştir. (Göz görmeyince, gönül katlanır) diye bir atasözü vardır. Oraya
gitmeyen bir genç kız, oranın tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulması
zordur.
İffet; bir genç kızın veya kadının, değer biçilemeyen bir mücevheridir. Bu
mücevheri ele geçirmek için, Allahü teâlâdan korkmayan her erkek bütün
şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o,
mücevherlikten çıkmış, âdi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte,
erkek, bir namus hırsızı, kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır.
Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bir kızın küfvünü [dengini] bulunca, hemen evlendiriniz!)
[Tirmizi]
Görülüyor ki, kadını, kızı küfvüne, yani dengine vermek gerekir. Küfv,
erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir.
Küfv demek, zengin olmak, maaşı çok olmak demek değildir. Küfv olmak, erkeğin
salih müslüman olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve
nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkeğin, yalnız zengin
olmasını, apartman sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş,
Cehenneme atmış olurlar. Kızın da namaz kılması, başı, kolu açık sokağa
çıkmaması gerekir.
Namuslu olmanın önemi
İffet, yani namus ne kadar önemli ise, namussuzluk da o kadar kötüdür.
Namusun önemi hakkındaki hadis-i şeriflerin birkaçı şöyledir:
(İyi bilin ki, namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim]
(Zinadan korunan müslüman Cennete girer.) [Beyheki]
(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni Asakir]
(Başkasının karısını kızını ayartan bizden değildir.) [Hakim, İ. Ahmed]
(Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse,
dilediği kapıdan Cennete girer.) [İ. Hibban]
(Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: Doğru konuşan, verdiği sözü
yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu koruyan, gözlerini haramdan
sakınan, ellerini kötülükten çeken.) [İ.Ahmed]
(Haya on kısımdır. Dokuzu kadında, biri erkektedir) hadis-i şerifinde de
bildirildiği gibi, kadınların hayası erkeklerden çoktur. Öyle olmasaydı, çok
çirkin işler meydana çıkardı. Din düşmanları bunu bildikleri için, daha çocukken
kadınlardan hayayı kaldırmaya çalışıyorlar. Hayasız bir toplum meydana getirmeye
çalışıyorlar. Müslüman kadını hayalı olmaya devam etmelidir. Hadis-i şerifte,
(Haya güzeldir, fakat kadında daha güzeldir) buyuruldu. (Deylemi)
Eşini kıskanmak
Sual: Karı-kocadan birinin eşini kıskanmasında bir sakınca var mıdır?
CEVAP
Bazıları eşini kıskanmayı ayıp gibi, çağ dışı gibi göstermeye çalışıyorlar.
Gayur olmak, yani namusunu korumak için, meşru hudutlar içinde kıskançlık
göstermek dinimizin emridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mümin gayur olur. Allahü teâlâ ise daha gayurdur.) [Müslim]
(Allahü teâlâdan daha gayuru yoktur ve bunun için fuhşu yasaklamıştır.)
[Buhari]
(Namus gayreti imandan, kadın-erkek bir arada eğlenmek de nifaktandır.)
[Deylemi]
Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Deyyuslar için hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
(Allahü teâlâ, Cenneti yaratınca, “Cimri sana giremez, deyyus senin
kokunu bile duyamaz” buyurdu.) [Deylemi]
(İçki içene, ana-babasına asi olan kimseye ve deyyusa, Cennete girmek haramdır.)
[İ. Ahmed]
Bu büyük günahları işleyen kimsenin zerre kadar da olsa imanı varsa,
günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete gider. Fakat günahlar insanı küfre
sürüklediği için, bu günahlara devam etmek büyük felakete yol açar.
Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bir an önce tevbe edip günahlardan
sıyrılmalıdır. Tevbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur.
Kadının, kocasını da kıskanması normaldir. Fakat kıskançlığıyla meşru sınırı
aşmamalıdır.
(Allahü teâlâ, kıskançlığı kadınlara ve cihadı erkeklere yükledi. Hangi
kadın, bu emre iman ederek sabrederse, şehid olan mücahid kadar sevap kazanır)
hadis-i şerifinde de, kadınların sabır göstermelerine işaret
buyurulmaktadır.
Sual: Hadis-i şerifte "Haya imandandır" buyurulmaktadır.
İbadetlerini başkalarına göstermekten de haya etmek böyle midir?
CEVAP
İbadetlerini başkalarına göstermekten haya etmek caiz değildir. Haya,
günahlarını, kabahatlerini göstermemeye denir. Bunun için, vaaz vermekten ve
emr-i maruf ve nehy-i münker yapmaktan [ehl-i sünnet kitaplarını yaymaktan] ve
imamlık, müezzinlik yapmaktan, Kur'an ve mevlid okumaktan haya etmek caiz
değildir. (Haya imandandır) hadis-i şerifinde, haya, kötü, günah şeyleri
göstermekten utanmak demektir. Müminin, önce Allahü teâlâdan haya etmesi
gerekir. Bunun için, ibadetlerini sıdk ile, ihlas ile yapmalıdır.
Buhara âlimlerinden birisi, sultanın oğullarının sokakta abes oyun oynadıklarını
gördü. Elindeki asa ile bunları dövdü. Kaçtılar. Babalarına şikayet ettiler.
Sultan, bunu çağırıp, sultana karşı çıkanın hapis olacağını bilmiyor musun dedi.
Âlim, cevap olarak, Rahmana karşı çıkanın Cehenneme gideceğini bilmiyor musun
dedi. Sultan, emr-i maruf yapmak vazifesini sana kim verdi dedi. Âlim, seni kim
sultan yaptı cevabını verince, beni halife sultan yaptı dedi. Beni de, halifenin
Rabbi vazifelendirdi dedi.
Sultan, sana Semerkand şehrinde emr-i maruf yapmak vazifesini veriyorum
dediğinde, ben de kendimi bu vazifeden azlettim cevabını verdi. Bu cevabına
hayret ettim, emir olunmadan, izin verilmeden vazife yaptığını söyledin. İzin
verilince de, azlolunmanı istiyorsun dedi. Sen izin verince, sonra azledersin.
Rabbimin verdiği vazifeden beni kimse azledemez dedi. Bu söz üzerine sultan,
dile benden istediğini vereyim dedi. Gençlik hâlimi bana getir dedi. Bu iş
elimden gelmez deyince, bana bir ferman yaz da, Cehennemdeki meleklerin reisi
olan Malik, beni ateşte yakmasın dedi. Bunu da yapamam deyince, benim öyle bir
sultanım var ki, her şeyimi Ondan istiyorum. Her dilediğimi ihsan etti. Bunu
yapamam hiç demedi, dedi. Sultan, beni duadan unutma diyerek serbest bıraktı.
Edebi gözetmek
Sual: İmam-ı Rabbani hazretleri, (Edebi gözetmek, zikirden üstündür.
Edebi gözetmeyen Allah’a kavuşamaz) buyuruyor. Burada Allah’a kavuşmak
nedir?
CEVAP
Evliya olamaz demektir. Din büyüklerinin yolu baştan sona edeptir. Namazın
sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak; zikir,
fikirden [tefekkürden] üstündür.
Haddini bilmek
Sual: Edep ne demektir?
CEVAP
Edep, haddini bilmek, sınırı aşmamak demektir. Ailede, iş yerinde, toplumda
herkesin bir sınırı vardır. Bütün sıkıntı ve geçimsizlikler, hep haddi aşmaktan
kaynaklanır. Herkes haddini bilip, sınırı aşmazsa, mesela, evin hanımı da, erkek
de, kendi sınırını bilip ona göre hareket ederse, o ev Cennet gibi olur. Cennet
gibi olan evden ahirete gidenler de, elbette Cennete gider. Her hususta dinimiz
ne emrediyor, onu öğrenip, ona göre hareket eden, haddini bilmiş, sınırı aşmamış
olur. O zaman ne kavga, ne geçimsizlik, ne de savaş olur. Dünya, güllük
gülistanlık olur. Herkesin sınırını ise, dinimiz bildirmektedir.
Eden bulur
Sual: Bir tanıdık, bir arkadaşının eşini kaçırıp evlendi. Dinen bu uygun mu?
CEVAP
Üç yönden uygunsuzdur:
1- Başkasının eşini ayartmak çok günahtır. Bir hadis-i şerif meali:
(Birinin karısını ayartıp aldatan bizden değildir.) [Ebu Davud]
2- Kocası, o kadını boşamadan hiç kimse onunla evlenemez. Yaptıkları zina
olur.
3- Kocası, eşinin kaçtığını duyunca hemen boşasa bile, iddet müddeti
bitmeden kesinlikle evlenemezler. Evlenirlerse zina olur.
Biri, birinin eşini ayartırsa, başkası da onun eşini ayartabilir. (Eden
bulur) demişlerdir. Bir hadis-i şerif meali:
(Siz namuslu olursanız, kadınlarınız da namuslu olur.) [Hâkim]
Kocasına ihanet edip başkasına kaçan kadın, kaçtığı erkeğe de ihanet edebilir. O
erkeğe niçin kaçtı? Ya malı için veya yakışıklı gördüğü için yahut genç gördüğü
için kaçtı. Hangi sebep olursa olsun, ondan daha zengini, ondan daha güzeli,
ondan gencini bulunca ona da kaçmayacağını kim garanti edebilir? Allah korkusu
olmayan, her şeyi yapabilir.