Sual: Yalan söylemenin dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan bütün
kötülüklerin başıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yalan, rızkı azaltır.) [Ebuşşeyh, İsfehani]
(Yalan, nifak kapılarından biridir.) [İbni Adiy]
(İman sahibi, her hataya düşebilir. Fakat, hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez.)
[İbni Ebi Şeybe, Bezzar]
(Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının,
yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür.) [Buhari]
(Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Yalan söylemek, iftira
etmek ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür.) [İbni
Mace]
(Pazarcıların çoğu facirdir! Çok yemin ederek günaha girerler ve yalan
söyleyerek alış-veriş yaparlar.) [Hakim]
(Aldatan Cehennemdedir.) [Taberani]
Peygamber efendimiz, yalan söyleyenin ağzının bir taraftan kulağına kadar demir
çengelle yırtılacağını, diğer tarafa geçildiğinde, önceki yırtılan tarafın iyi
olacağını, sonra iyi olan tarafın tekrar yırtılarak bu şekilde kıyamete kadar,
kabrinde azabın devam edeceğini bildirmiştir. (Buhari)
Bir kimse, Peygamber efendimize dedi ki:
- Bırakamadığım üç günaha tutuldum. Bunlar, zina, yalan ve içki.
Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
- Yalanı benim için terket!
Adam, peki diyerek gitti. Bir günahı işleyeceği zaman, (Eğer bu günahı
yaparsam, Resulullah sorduğunda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem,
yalan söyleyerek verdiğim sözü tutmamış olurum) diye düşündü. Diğer iki günahtan
da vazgeçti. (Şir’a)
Büyükler buyuruyor ki:
Oğlum, yalandan sakın, o serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulur.
(Lokman Hakim)
Allah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır. (Hazret-i Ali)
Yalancı ile cimri Cehenneme girer. Fakat, hangisi daha derine atılır, bilmem.
(Şabi)
Doğru ile yalan, biri diğerini çıkarıncaya kadar kalbde boğuşur. (Malik bin
Dinar)
İçi dışına, sözü işine uymamak, nifaktandır. Nifakın temeli ise yalandır.
(Hasan-ı Basri)
Eshab-ı kiram indinde yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü, onlar, yalanla
imanın bir arada bulunamayacağını bilirlerdi. (Hazret-i Âişe)
Sual: Birisini üzmemek, kalbini kırmamak için mesela, başka şehirde
oturan annem sağlığımı sorduğunda, hasta olsam bile "çok iyiyim" diyorum. Hasta
olduğumu söylersem üzülüp vesvese yapıyor. İyiyim dersem caiz midir?
CEVAP
Caizdir, günah değildir.
Sual: Biri yiyecek bir şey ikram edip de sorarsa (veya sormadan), hiç
beğenmediğimiz halde "çok güzeldi, ellerinize sağlık" demek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.
Sual: Aynı konuşma o kişinin gıyabında geçerse, mesela, ev sahibinden
ayrıldıktan sonra birisi "yemek nasıldı, beğendin mi diye" sorarsa, beğenmesek
de "evet, güzeldi" demek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.
Sual: Yalan olduğu kesin belli olan, kimseyi inandırmayacak bir konuda
şaka olarak söylemek mesela, "nasıl bu kadar hızlı geldin" diyen birisine
"uçarak geldim" diye şakacıktan söylemek mesela, "kendime özel bir jet aldım"
demek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.
Sual: Fransa’da yüksek tahsil yapıyorum. Özellikle namazımı kılabilmek için
bazen okulda yalan söylemek zorunda kalıyorum. Bu yalan caiz mi?
CEVAP
Fransa gibi İslamiyet ile idare edilmeyen yerlerde, kendimize zararı
gelecekse idarecilere yalan söylemek caiz olur. Namaz kıldın ve okula geç
kaldın, nerede idin denince, doğru söylersek bir zarar gelme durumu varsa yalan
söyleyebiliriz, bu dinimizin emridir. Hatta mecbur kalınca küfrü gerektirici söz
bile söylenir, önemli olan kendimize zarar gelmemelidir.
Müşrikler, Hazret-i Ammar’a, babasına ve annesine [Sümeyye Hatuna] işkence edip,
sıcak kum içine gömerler ve üzerinde et pişecek kadar sıcak taşları gövdelerine
dizerlerdi. Sonra "Lat ve Uzza putu, Muhammed’in dininden iyi de" derlerdi.
Demeyince de işkenceyi artırırlardı. Bir keresinde Resul-i Ekrem, (Sabredin
ey Yaser ehli! Size vaat edilen yer Cennettir) buyurdu. Yaserlerin
müşriklerden gördüğü işkence, dillere destan olmuştur. İşkenceye uğramadığı
günleri yoktu. Bir gün Hazret-i Sümeyye’yi iki devenin arkasına bağlamışlar
işkence ediyorlardı. Nihayet Ebu Cehlin kamçılarına dayanamayıp şehid oldu.
Hazret-i Yaser’i de şiddetli işkence ile öldürdüler. İslam’da ilk şehid olan
bunlardır. Hazret-i Ammar, kâfirlerin zorlamaları üzerine dediklerini diliyle
söyledi. Resul-i Ekrem efendimize, Ammar kâfir oldu dediler. Buyurdu ki:
(Hayır o kâfir olmaz. Baştan ayağa kadar iman ile doludur.) [İbni Mace]
(Allahü teâlâ imanı Ammar’ın tepeden tırnağa bütün vücuduna sindirtmiştir. İman
onun et ve kanına karışmıştır. O hak neredeyse orada yer alır. Onun vücudundan
herhangi bir şey yemesi Cehenneme yakışmaz.) [İbni Asakir]
(Ammar bin Yaser, iki durumda karşılaştığında mutlaka en doğru olanını tercih
eder.) [İbni Mace]
Hazret-i Ammarı serbest bıraktılar. Resulullah efendimiz, mübarek eliyle gözünün
yaşını silip teselli buyurdu. Bu hadise üzerine, Nahl suresinin (Allah’a
küfredenlere şiddetli azap vardır. Ancak kalbine iman yerleşmiş olduğu halde
[küfre] zorlanıp, sadece diliyle söyleyenler müstesna) mealindeki 106.
âyeti nazil oldu. Resulullah efendimiz de Hazret-i Ammar’a (Müşrikler eziyet
ederse, yine böyle söyle) buyurdu.
Sual: Tariz ve kinayeli konuşmada mahzur var mıdır?
CEVAP
Tariz ve kinayeli ifade kullanmakta mahzur yoktur. Tariz, delalet yolu ile,
bir sözü bir manayı karşısındakine anlatmaktır. Mesela karşıdaki kimse cimri
ise, ona (Sen cimrisin) demeyip (cimrilik çirkin bir şeydir) demek böyledir.
Kinaye, maksadı, kapalı bir şekilde dolaylı olarak anlatmaktır. Mesela,
(Falancanın kapısı herkese açıktır) denince bu kimsenin misafirperver olduğu
anlaşılır. Peygamber efendimiz ihtiyar bir kadına, (ihtiyar kadın Cennete
girmez) buyurunca kadın üzüldü. Bunun üzerine, (Sen o gün ihtiyar
olmazsın) buyurdu. Yani Cennetteki bütün kadınların genç olacağını bildirdi.
İnsanın yalan söylemek zorunda olduğu zaman tariz ve kinaye yollu ifade
kullanmasında mahzur yoktur. Mesela bir kimseyi evden arasalar, o kimsenin de
acil işi olduğu için gitmek istemese, oğluna, (Ekseriya babam falanca
kütüphaneye gider) demesini söylese, günah olmaz. Yahut babası bahçede ise,
(Babam evde yok) demesinde mahzur yoktur. Fakat sebepsiz böyle yapması uygun
olmaz. Mesela, elindeki güzel bir kalemi görüp, (Bu kalemi sana falanca âlim mi
verdi?) diye soranlara, o âlim kalemi vermediği halde, (Allah o âlimden razı
olsun) demek uygun olmaz. Çünkü böyle demekle kalemi âlimin verdiğine işaret
edilmektedir.
Sual: "Yüzünü gören Cennetlik" veya "Yüzünü gören hacı oluyor" deniyor.
Böyle söylemekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Her ikisini de söylemek caiz olmaz. Çünkü bunları söylemek yalan olur. Bir
kimseyi görmekle hacı veya Cennetlik olunmaz. Peygamber aleyhisselamı bile gören
kimsenin imanı yok ise Cennetlik olamaz. Şaka olarak veya mecaz olarak da böyle
şeyleri söylememelidir!
Sual: Ticaretle uğraşıyorum. Bazen yemin ediyor, yalan söylüyorum. Ne
yapmamı tavsiye edersiniz?
CEVAP
Her müslüman, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi, kâfirlere de
yapmamalıdır!
Satılan malı, aşırı övmemelidir! Çünkü, hem yalan söylemiş, hem aldatmış, hem de
zulmetmiş olur. Hatta, doğru olarak da, müşterinin bildiği şeyi söylememelidir!
Çünkü, bu da faydasız söz olur. Kıyamette her sözden sual olunacaktır.
Yemin ile satmaya gelince, yalan yere yemin etmek haramdır. Yani büyük günahtır.
Doğru yemin ederse, az bir şey için Allahü teâlânın ismini söylemek saygısızlık
olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Alış-veriş yaparken, vallahi böyledir, billahi öyle değildir diye yemin eden
kimseye ve “bugün git, yarın gel” diyerek sözünde durmayan sanatkâra yazıklar
olsun!) [Deylemi]
(Malını yemin ederek beğendirmeye çalışan kimseye kıyamette merhamet edilmez.)
[İ. Gazali]
Sual: Yalan yere yemin ederek başkasının hakkını almak günah değil midir?
CEVAP
Yalan yere yapılan yemine, yemin-i gamus denir. Günaha, Cehenneme sokucu
yemin demektir. Peygamber efendimize, (Yemin-i gamus)un ne olduğu sorulunca,
(Yalan yere yemin ederek müslümanın malını almaktır) buyurdu. (Buhari)
Yalan yere yemin ederek birisinin malını almak, büyük günahlardandır. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir müslümanın malını, haksız olarak almak için yalan yere yemin eden, Hak
teâlânın gazabına uğrar.) [Buhari]
(Birinin malını almak için yalan yere yemin eden, Allahü teâlânın huzuruna
cüzzamlı bir facir olarak çıkar.) [İbni Mace]
[Facir; fitneci, fesatçı, günahkâr kimsedir.]
(Yalan yere yemin etmek, evleri harap eder.) [Beyheki]
(Yalan yere yemin eden, Cehenneme gidecektir.) [Hakim]
(Yalan yere yemin, malın yok olmasına sebep olur.) [Bezzar]
(Yalan yere yemin ederek, bir müslümanın malını alana, Cennet haram, Cehennem
vacip olur.) [Hakim]
Yalan yere yemin ederek, başkasının malını alan kimse, pişman olursa aldığı malı
sahibine, sahibi ölmüşse, vârislerine vermelidir! Vârisleri de yoksa, fakirlere
vermelidir! Malını aldığı kimselerle helalleşmeli, onlara dua etmelidir.
Yalanın caiz olduğu yerler
Sual: Yalan hangi hallerde caizdir?
CEVAP
Yalan söylemek haramdır, çok büyük günahtır. Ölmemek için leş yemek caiz
olduğu gibi, ölümden kurtulmak için yalan söylemek de caizdir. (Hadika)
Hazret-i Sevban buyurdu ki: (Her yalan günahtır. Ancak bir Müslümana
faydası dokunan veya bir Müslümanın zararını kaldıran yalan bundan hariçtir.)
Yalanın caiz olduğu yerlerden bazıları şunlardır:
1- Savaşta: Hazret-i Ali otururken düşmanın biri, aniden karşısına kılıçla
çıkıp, (Şimdi seni benim elimden kim kurtarabilir?) der. Hazret-i Ali de,
parmağı ile adamın arkasını gösterip (Peki dövüşelim; fakat iki kişiyle mi?)
der. Düşman, arkamdaki kim diye bakınca, Hazret-i Ali, kılıcını çekip, düşmanını
zararsız hâle getirir. Düşman, oturan insana yaptığı kendi hilesini görmeden
(Bana hile yaptın?) der. Hazet-i Ali de, (Ama asıl sen beni gafil
avlayacaktın ya) der ve şu hadis-i şerifi bildirir:
(Harb hiledir.) [İbni Sünni, İbni Lal]
2- İki Müslümanı barıştırmak için:
Üç günden sonra dargın durmak günahtır. Dargın olan iki Müslümanı barıştırmak
için aralarını bulucu yalan söylemek caizdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İki kişinin arasını bulmak, nafile namaz, oruç ve sadakadan daha
faziletlidir.) [Tirmizi]
(İki kişinin arasını düzeltmek ve hayırlı iş için söylenen söz, yalan
sayılmaz.) [Müslim]
(İki Müslümanı barıştırmak için, birbirlerine iyi söz getirmek yalan
sayılmaz.) [İbni Lal]
Peygamber efendimiz gülümsediği zaman, Hazret-i Ömer sebebini sual edince,
buyurdu ki:
(Ümmetimden iki kişi, Allahü teâlânın huzuruna çıktı. Birisi dedi ki:
-Ya Rabbi, bu adamdan hakkımı al!
Allahü teâlâ buyurur:
- Bu adamın hakkını ver!
-Ya Rabbi, bir iyiliğim kalmadı ki nasıl vereyim?
Allahü teâlâ hak sahibine buyurur:
- Bu adamın iyiliği kalmadı. Ne yapacaksın?
- Günahlarımı alsın!
Bu arada Peygamber efendimiz ağlayarak (O gün öyle dehşetli bir gündür ki, o
gün başkalarının günahlarını yüklenmek şöyle dursun insan kendi günahının yükünü
çekemez.)
Allahü teâlâ, hak sahibine buyurur:
- Başını kaldırıp Cennetin şu muhteşem köşklerine bak!
Hak sahibi baktıktan sonra der ki:
- Evet görüyorum. Bu muhteşem köşkler, hangi şehid, hangi sıddık veya hangi
peygamberindir?
- İşte o gördüğün göz kamaştırıcı köşkler, bedellerini ödeyenler içindir.
-Ya Rabbi bunların bedellerini kim ödeyebilir?
- Sen ödeyebilirsin.
- Nasıl ödeyebilirim, neyim var ki?
- Hakkını bu kardeşine bağışlamakla bu köşke sahip olursun.
- Bağışladım ya Rabbi.
Allahü teâlâ buyurur ki:
- Haydi kardeşinin elinden tutup Cennete girin!
Peygamber efendimiz devamla buyurdu ki:
(Allah’tan korkun ve aralarınızı düzeltmeye çalışın! Zira Allahü teâlâ,
kıyamet gününde sizin aralarınızı düzeltir.) [Harâiti]
3- İki Müslümanın aralarının açılmasını önlemek için:
Araları bozulmak üzere olan iki Müslümanın aralarının açılmasını önlemek için
yalan söylemek caiz olur. İyiliğe vesile olan yalan, fitneye sebep olan doğrudan
makbuldür.
4- Eşi ile iyi geçinmek için:
Eşler birbirini idare etmek için yalan söyleyebilir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Eşini idare etmek için yalan söylemek caizdir.) [İbni Lal]
(Eşler birbirini idare etmek için yalan söylerse günah olmaz.) [Müslim]
İbni Erkam hazretleri, Hazret-i Ömer’e, (Eşim beni sevmiyor. Sevmediğini de
yüzüme karşı söyledi. Böyle bir eş ile yaşamak istemem) dedi. Hazret-i Ömer,
kadına (Niçin kocanızın yüzüne karşı öyle söylediniz) buyurdu. (Yalan söylememek
için. Yoksa burada yalana izin var mıdır?) dedi. Hazret-i Ömer, (Elbette burada
yalan söylemeye izin vardır. Bir kadın, kocasını sevmese de, onu üzmemek için,
yalan söylerse günah olmaz) buyurdu.
5- Zalimden, bir Müslümanın bulunduğu yeri gizlemek için.
6- Müslümanın malını zalimlerden korumak için.
7- Müslümanı memnun etmek için:
Bir arkadaş beğenip bir kravat alsa veya bir elbise diktirse, bu bizim hoşumuza
gitmese de, bu elbise size çok yakışmış demek caiz olan yalana girer. Bir
Müslümanı sevindirmek için bir bahane aramalıdır. Bir hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Farzdan sonra Allahü teâlânın en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.)
[Taberani]
Genel olarak kadınlar, süse düşkündür, giyimlerine dikkat ederler. Aldığı bir
elbise için, (Bu elbise, sana ne kadar da güzel yakışmış?) demek, yalan olmaz.
Çünkü dinimiz, hanımla iyi geçinmek için yalan söylemeyi caiz görmüştür. Hele
haklı bir takdiri esirgemek ahmaklıktır.
8- Müslümanın günahını, sırrını ve aybını gizlemek için:
Müslüman gencin biri, iftiraya uğrar. Sonunda idama mahkum olur. İnfaz
saatini beklerken, kendisine iftira edenlere, bu arada hükümdara ağzına gelen
sözleri sarf eder, sövüp sayar. Bu acı acı bağırmalar, bir müddet devam eder.
Hükümdar, saraydan bu feryatları duyar. Fakat ara uzak olduğu için ne
söylediğini anlayamaz.
İki vezirinin yanına giden hükümdar, bu gencin neler söylediğini sorar. Birinci
vezir, “Hükümdarım bu genç, (Allah, affedenleri aziz eder) hadis-i
şerifini söylüyor, "Affedenlerin yeri Cennet" diyor. Sizden af talebinde
bulunuyordu” der. Bu söz, hükümdarın hoşuna gider. (Bu genci affettim, serbest
bırakın) der. İkinci vezir, hemen atılır: “Haşmetli hükümdarımız, bu
veziriniz, zat-ı âlinize karşı, yalan söylüyor. Genç, af istemiyor, size sövüp
sayıyordu” der. Hükümdar der ki: (Bre vezir, sen yersiz doğru söylemekle,
iki kişinin ölümüne sebep olmak istiyorsun. Şu vezirin yalanı ise bir canı
kurtarmıştır. Unutma ki, iş bitiren yalan, fitneye sebep olan doğrudan iyidir.)
Hükümdar, yersiz doğru söyleyen veziri azleder, yerinde yalan söyleyerek bir
suçsuzu idamdan kurtaran veziri de kendisine sadrazam yapar.
9 - Fakire ikram için:
Biz satıcı olsak, fakir birisi de gelip beğendiği bir malı almak istese,
fakat pahalı gelse, biz o malı on milyona almışsak, fakire, biz bu malı beşe
aldık, bir milyon kâr ile size altıya satabiliriz desek bu caizdir, günah olmaz.
10 - Haklı iken, karşısındakine sen haklısın demek:
Eşin biri diğerine sen haklısın derse geçim olur. İkisi de ben haklıyım
derse geçim olmaz. İkisi de sen haklısın derse, o zaman o evde ilahi aşk başlar.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.) [Müslim]
(Affedin ki affedilesiniz!) [İ. Ahmed]
(Kaba davranana nazik davranır, zulmedeni affeder, sizi mahrum edene ihsan eder,
sizden uzaklaşana yaklaşırsanız yüksek derecelere kavuşursunuz.) [Bezzar]
Daha bunun gibi şeylerde yalan söylemek caizdir. Mesela içki içen veya başka bir
günah işleyen kimseye sen günah mı işliyorsun diye sorduklarında, kötü örnek
olmamak için, hayır günah işlemedim diyebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kötü şeyler yapan, bunları gizlemeye çalışsın!) [Hakim]
Büyükler yalan söylemek gerekince, sözün manasını değiştirerek, doğru söylemeyi
tercih etmişlerdir. Mesela Muaz ibni Cebel hazretleri, vazifesinden
dönünce, hanımı (Bu kadar çalıştın, zekat topladın, bize ne getirdin?) dedi. O
da, (Beni gözeten vardı, bir şey getiremedim) dedi. O, gözetenden Allahü
teâlâyı kastetti. Hanımı ise, Hazret-i Ömer’in onu kontrol eden birini
gönderdiğini sandı. Hanımı, Hazret-i Ömer’in evine gidip, kızarak, (Muaz,
Resulullahın ve Ebu Bekr-i Sıddık’ın yanında emin idi. Siz niçin onun peşine
adam takıyorsunuz?) dedi. Hazret-i Ömer, Hazret-i Muaz’dan işin aslını
öğrenince, hanımına bir miktar hediye gönderdi.
Kuyruklu yalan uyduranlar
Sual: Yalanın caiz olduğu yerler var. Adam, bunu ruhsat bilerek, ne
kuyruklu yalanlar savuruyor. Ana babasına ve diğer büyüklere karşı akıl almaz
yalanlar uyduruyor. Bazen de yalanı meydana çıkınca şaka yaptım diyor. Yalan
dinimizde büyük günah değil midir?
CEVAP
Yalan Kur’an-ı kerimde de, hadis-i şeriflerde de büyük günah olarak
bildirilmektedir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah’ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur.) [Nahl 105]
Görüldüğü gibi yalan söylemek imana zıttır. Dört hadis-i şerif meali şöyledir:
(Yalan, imana aykırıdır.) [Beyheki]
(Yalan, münafıklık alametidir.) [Buhari]
(Şu üç şeyden biri bulunan kimse, namaz kılsa da, oruç tutsa da münafıktır:
Yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanetlik.) [Buhari, Ebu Davud]
(Müminde her huy olabilir. Ama, hain olmaz ve yalan söylemez.) [İbni Ebi
Şeybe, Bezzar]
Yalanın zararları ile ilgili birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Yalan, Cehennem kapılarından bir kapıdır.) [Hatib]
(Yalandan sakının! Çünkü yalan günaha, günah da Cehenneme sürükler.)
[Buhari]
(Yalan rızkı azaltır.) [İsfehani, Ebuşşeyh]
(Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona hıyanet ve yalan söylemez.)
[Tirmizi]
(Danışana, yalan söyleyen ona hıyanet etmiş olur.) [İbni Cerir]
Güldürmek için, şakadan da olsa yalan söylemek de caiz değildir. Bir hadis-i
şerif meali:
(İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun!) [Ebu
Davud]
Hazret-i Abdullah bin Âmir anlatır:
Ben küçükken, Resul-i Ekrem evimize gelmişti. Oynamaya giderken, annem bana,
(Abdullah gel, sana bir şey vereceğim) dedi. Resul-i Ekrem, (Ona ne
vereceksin?) buyurdu. Annem de (Hurma vereceğim) dedi. Bunun üzerine
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Eğer bir şey vermeyip aldatmak için söyleseydin, yalan günahı yazılırdı.)
[Şir'a]