Sual: Kendimizde bulunan kötü huyları tespit için nasıl hareket
etmeliyiz?
CEVAP
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin, müminin aynasıdır.) [Taberani]
İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusurunu
öğrenir. Sadık olan dost, onu tehlikelerden, korkulardan muhafaza eden kimsedir.
Böyle bir arkadaş bulmak çok zordur. Bunun içindir ki, İmam-ı Şafii hazretleri
buyurdu ki:
Sadık dost ve halis kimya
Az bulunur, hiç arama!
Hazret-i Ömer de buyurdu ki:
Arkadaşım aybıma uyardı beni,
Kardeşlik sünnetinin budur temeli!
Düşmanlarının kendisine karşı kullandıkları kelimeler de, insana ayıplarını
tanıtmaya yarar. Çünkü düşman, insanın ayıplarını arayıp, yüzüne çarpar. İyi
arkadaşlar ise, insanın ayıplarını pek görmezler. Birisi İbrahim Ethem
hazretlerine aybını, kusurunu bildirmesi için yalvarınca, (Seni dost edindim.
Her halin, hareketlerin, bana güzel görünüyor. Aybını başkalarına sor) dedi.
Başkasında bir ayıp görünce, bunu kendinde aramak, kendinde bulursa, bundan
kurtulmaya çalışmak da, kötü huyların ilaçlarındandır. (Mümin müminin
aynasıdır) hadis-i şerifinin manası budur. Yani, başkasının ayıplarında,
kendi ayıplarını görür. Hazret-i İsa’ya, güzel ahlakını kimden öğrendin,
dediklerinde; (Birinden öğrenmedim. İnsanlara baktım. Hoşuma gitmeyen
huylarından kaçınıp, beğendiklerimi ben de yaptım) buyurdu.
Hazret-i Lokman’a da (Edebi kimden öğrendin) dediklerinde, (Edepsizlerden)
dedi.
Eshab-ı kiramın velilerin hayat hikayelerini okumak da iyi huylu olmaya sebep
olur.
Sual: Kendimizde bulunan kötü bir huydan kurtulmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Kendinde kötü huy bulunan kimse, buna yakalanmanın sebebini araştırmalı, bu
sebebi yok etmeye, bunun zıddını yapmaya çalışmalıdır. Kötü huydan kurtulmak,
bunun zıddını yapmak için çok uğraşmak gerekir. Çünkü insanın alıştığı şeyden
kurtulması zordur. Kötü şeyler nefse tatlı gelir. İnsanın, kötü şey yapınca,
arkasından riyazet çekmeyi, nefse güç gelen şey yapmayı âdet edinmesi de,
faydalı ilaçtır. Mesela, bir kötülük yaparsam, şu kadar sadaka vereceğim veya
oruç tutacağım, gece namazları kılacağım diye yemin etmelidir. Nefs, bu güç
şeyleri yapmamak için, onlara sebep olan kötü âdetini yapmaz. Kötü ahlakın
zararlarını okumak, işitmek de, faydalı ilaçtır. Bu zararları bildiren hadis-i
şerifler çoktur. İslam Ahlakı kitabındaki hadis-i şeriflerden birkaçı
şöyledir:
(Allah katında kötü huydan büyük günah yoktur.) Çünkü, bunun günah olduğunu
bilmez. Tevbe etmez. İşledikçe, günahı kat kat artar.
(İnsanların hiç çekinmeden, sıkılmadan yaptıkları günah, kötü huylu olmaktır.)
(Her günahın tevbesi vardır. Kötü ahlakın tevbesi olmaz. İnsan, kötü huyunun
tevbesini yapmayıp, daha kötüsünü yapar.)
(Sıcak su, buzu erittiği gibi, iyi ahlak da, hataları eritir. Sirke, balı
bozduğu gibi, kötü ahlak da, hayratı, hasenatı mahveder.)
Sual: Huy değişir mi? Kötü alışkanlıklarda çevrenin rolü nedir?
CEVAP
Alışkanlık, bir şeyi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilme melekesidir. Huy,
kalb ile ruhun melekesi, alışkanlığıdır. Yerleşmiş olan huya meleke
denir. Geçici olan huya hâl denir. Mesela gülmek, utanmak, birer hâldir.
Cömertlik, cesaret, birer melekedir. Huy, meleke demektir. Ara sıra hayır
işlemek huy değildir. Her zaman hayır işlerse, cömert huylu olur. Fakat kendini
zorlayarak yaparsa, yine cömert huylu olmaz. Kolaylıkla, seve seve yaparsa, huy
denir. Huy, iyi veya kötü iş yapmaya veya, iyi ve kötü olmayan şeye sebep olur.
Bunlar üçe ayrılır. İlkine fazilet veya güzel huy denir. Cömertlik,
yiğitlik, böyledir. İkincisine rezalet veya kötü huy denir. Cimrilik
böyledir. Üçüncüsüne sanat denilir. Terzilik, çiftçilik gibi.
Âlimler huyun değişip değişmemesi hakkında diyorlar ki:
1- Huy değişmez. Çünkü bir hadis-i şerifte, (Bir dağın yerinden
ayrıldığını işitirseniz tasdik edin. Ama bir kişi huyunu değiştirmiştir derlerse
tasdik etmeyin. Çünkü insanın yaratılışındaki huy devam eder) buyuruluyor.
Bu bakımdan portakal çekirdeğinden ceviz olmaz. Gazap, şehvet gibi insanın
fıtratında olan şeyler yok edilemez. Onun için can çıkar huy çıkmaz denmiştir.
2- Huyun, insanla birlikte yaratılmış olanı değiştirilemez, sonradan hasıl
olanı değişebilir. Evet gazap ve şehvet terbiye ile yok edilemez. Fakat
dinimiz de bunların yok edilmesini değil, terbiye edilmesini emrediyor. Terbiye
edilince de zararları önleniyor. Terbiye etmek başka, yok etmek başkadır.
Nasihat ile insan terbiye edilebilir. Onun için Kur'an-ı kerimde mealen,
(Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir) buyuruluyor. (Zariyat
55)
(İnsan huyunu değiştiremez. Çünkü yaratılıştaki huy devam eder) hadis-i
şerifi, yaratılışta olan huyların değişmeyeceğini gösterir. Fakat, (Huyunuzu
güzelleştirin) (Herkes, Müslümanlığa elverişli olarak dünyaya gelir. Bunları
sonra anaları babaları, gayri müslim ve imansız yapar) hadis-i şerifleri de,
huyun değişebileceğini gösterir. Evet portakal çekirdeğinden ceviz olmaz. Fakat
bakıp, aşılanırsa, çekirdeksiz tatlı, iri portakal olur. Akılsız hayvanı bile
ehlileştirmek, ona bazı alışkanlıklar kazandırmak mümkündür. Mesela av
hayvanına, avını yememesi, tuttuğu avı getirmesi öğretilebiliyor. Akıllı insanın
terbiyesi, huyunun değiştirilmesi ise daha kolaydır.
3- Huy sonradan elde edilir ve değiştirilebilir. Âlimlerinin çoğu bu üçüncü
görüşü benimsemişlerdir. Onlara göre;
(Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!),
(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de
evinizde ve emriniz altındakileri Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı
öğretmezseniz, mesul olursunuz) hadis-i şerifleri gösteriyor ki, insanlar
iyiliğe elverişli olarak doğar. Sonra, nefsin kötü arzuları ve güzel ahlakı
öğrenmemek ve kötü arkadaşlarla düşüp kalkmak, çevrenin etkisiyle kötü huyları
meydana getirir.
Kötü alışkanlık, haram işlemeye alışmak demektir. Haram olmayan şeyi kullanmaya,
mesela çay içmeye kötü alışkanlık denmez. İçki, kumar, esrar, zina alışkanlığı
[bağımlılığı] birer kötü alışkanlıktır. Kötü alışkanlıklara elini veren kolunu
alamaz. Onun için alışmış kudurmuştan beterdir denir.
Kötü alışkanlıklara çevrenin etkisi büyüktür. Çevreyi değiştirmeli, iyi
insanlarla beraber olmalı, her haramdan kaçmaya çalışmalı ve bilhassa namazı
asla aksatmamalıdır. Çünkü cenab-ı Hak, (Namaz insanı fahşa ve münkerden,
[yani her türlü kötülükten] alıkoyar) buyuruyor. Salih kimselerin
kontrolü altında namaza devam eden kimse, her türlü kötü alışkanlıktan kurtulur,
tertemiz insan olur.
Oruç ile, insan güçlü bir irade kuvveti kazanır. Alkol, uyuşturucu gibi, kötü
alışkanlıklardan oruç vesilesi ile kurtulanlar çok görülmektedir. Allah’ın emri
olduğu için, ramazanda bir ay oruç tutan bir Müslüman, Allahü teâlânın
emirlerini yapmak alışkanlığını da kazanır. Böylelikle, Onun başka emirlerini
yapmaya da gayret ve kabiliyet elde eder.
Tembellikten kurtulmak için, önce bunun kötülüğünü bilmeli, ondan sonra da
tedavisine bakmalıdır. (İnsan, ancak çalıştığının faydasını görür)
mealindeki âyet-i kerimeyi düşünmelidir. Resulullah efendimiz tembellikten
Allahü teâlâya sığınmış, (Ya Rabbi, beni, tembellikten koru!) diye dua
etmiştir. Tembelliğin ilacı, çalışkanlarla konuşmak, tembel, uyuşuk kimselerden
kaçınmak, Allahü teâlâdan haya etmek lazım geldiğini ve azabının şiddetli
olduğunu düşünmektir. Dinini iyi bilen salih kimselerle görüşmelidir. Sabah
namazına uyanmak için çalar saat gibi bir tedbir almalı. Birkaç gece kalkınca,
artık âdet olur, uyanmak kolaylaşır. Bir insan bir işin kendisi için faydalı
olacağına inanmadıkça, yeni bir şeyi kabul etmez, eski alışkanlığından da
vazgeçemez.
İyi işleri yapmaya kendini zorlayan, güzel huyları elde edebilir. Mesela hat
kabiliyeti olan, hiç hat ile uğraşmazsa, gizli kabiliyeti meydana çıkmaz. Fakat
bu sanatla uğraşmaya çalışırsa, güzel yazı yazabilir. Güzel huyları itiyat
hâline getirmek, güzel huylu olmayı kolaylaştırır. Cimri bir kimse, hayır
yapmayı, tanıdıklarına ziyafet vermeyi âdet hâline getirirse, cimrilikten
kurtulması mümkündür. Alışkanlık hâline gelen küçük günah da, büyük günah
olabilir. Büyük günaha alışan da küfre düşebilir.
Sual: Ahlak değişmez mi?
CEVAP
Herkesin ahlakı değişebilir. Hiçbir kimsenin huyu, yaratılıştaki gibi
kalmaz, sonradan değişebilir. Ahlak değişmeseydi, Peygamberlerin gönderilmesi
hâşâ faydasız, lüzumsuz olurdu. Terbiye ve ceza usulleri abes olurdu. İlmin ve
terbiyenin fayda sağladığı her zaman görülmüştür. O halde, ahlakın değiştiği
güneş gibi meydandadır. Ancak, bazı huylar pek yerleşmiş, ruhun özelliği gibi
olmuştur. Böyle huyları değiştirmek, yok etmek pek zor olur. Böyle ahlak, en
çok, cahil, kötü kimsede bulunur. Bunu değiştirmek için ağır riyazet ve çok
mücahede gerekir. Nefsin isteklerini yapmamak için çalışmaya Riyazet,
nefsin istemediği şeyleri yapmaya Mücahede denir.
İnsanlar iyiliğe, yükselmeye elverişli olarak doğar. Sonra, nefsin kötü arzuları
ve güzel ahlakı öğrenmemek ve kötü arkadaşlarla düşüp kalkmak, kötü huyları
meydana getirir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her çocuk, Müslümanlığa elverişli olarak dünyaya gelir. Bunları sonra
anaları babaları, yahudi, hıristiyan veya dinsiz yapar.) [Taberani]
Sual: İyi huylu olmak ve iyi ahlakı muhafaza edebilmenin çaresi nedir?
CEVAP
Kötü niyet ile olmayan hikmet, adalet, iffet ve şecaat, iyi ahlakın
kaynağıdır. İyi huylu olmak için ve iyi ahlakını muhafaza edebilmek için, salih
kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir. İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki:
(Kurtulmanın tek çaresi vardır, o da kurtulanlarla beraber olmaktır.)
İnsanın ahlakı, arkadaşının huyu gibi olur. Ahlak, hastalık gibi bulaşıcıdır.
Kötü huylu ile arkadaşlık etmemelidir. Hadis-i şerifte, (İnsanın dini,
arkadaşının dini gibi olur) buyuruldu. Faydasız şeylerden, oyunlardan,
zararlı şakalaşmaktan ve münakaşa etmekten sakınmalıdır. İlim öğrenmeli ve
faydalı işler yapmalıdır.
Ahlakı bozan, şehveti harekete getiren seks, fuhuş kitapları okumamalı, böyle
radyo ve televizyondan sakınmalıdır. İyi huyların faydaları ve haramların
zararları ve Cehennemdeki azapları, hep hatırlanmalıdır.
Mal mevki arkasında koşanlardan hiçbiri muradına kavuşamamıştır. Malı, mevkii
hayır için arayan ve hayır işlerde kullanan, rahata, huzura kavuşmuştur.
Mal, mevki gaye olmamalı, hayra vasıta olmalıdır. Mal mevki, bir deryaya benzer.
Çok kimse, bu denizde boğulmuştur. Allahü teâlâdan korkmak, bu deryanın
gemisidir. Hadis-i şerifte, (Dünyada, kalıcı değil, yolcu gibi yaşamalı!
Öleceğini hiç unutmamalı!) buyuruldu. İnsan, dünyada baki değildir. Dünya
zevklerine daldıkça, dertler, üzüntüler, güçlükler artar.
Aşağıdaki hadis-i şerifleri hiç unutmamalıdır:
(Kişi, az ibadet etse de, güzel ahlakı ile en yüksek dereceye kavuşur.)
[Taberani]
(İnsan, güzel huyu ile, Cennetin en üstün derecelerine kavuşur. [Nafile]
İbadetlerle bu derecelere kavuşamaz. Kötü huy, insanı Cehennemin en aşağısına
sürükler.) [Taberani]
(İbadetlerin en kolayı, az konuşmak ve iyi huylu olmaktır.) [İbni
Ebid-dünya]
Birinin gündüzleri oruç tuttuğu, geceleri namaz kıldığı, fakat kötü huylu
olduğu, dili ile komşularına, arkadaşlarına eziyet ettiği söylendiğinde,
Peygamber efendimiz cevabında, (Böyle olmak iyi değildir. Gideceği yer,
Cehennem ateşidir) buyurdu.
İnsan günahını ne kadar çok büyük görürse o kadar iyidir. Fakat günahı yüzünden
Allahü teâlânın sonsuz rahmetinden ümit kesmek caiz değildir. Hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ buyurdu ki: İşlediği günahı affımın yanında büyük görene
gazaplanırım. Eğer acele etmek şanımdan olsaydı, acele ceza verseydim,
rahmetimden ümit kesenlere acele ceza verirdim.) [Deylemi]
Allahü teâlâ, tevbe edilen günahları affeder.
Sual: Can çıkar, huy çıkmaz deniyor, kötü huy değişmez mi?
CEVAP
Can çıkar, huy çıkmaz sözü, gazap, şehvet gibi insanın fıtratında
olan şeylerin tamamen yok edilemeyeceğini bildirmek için söylenmiştir. Terbiye
etmek başka, yok etmek başkadır. Nasihat ile insan terbiye edilebilir. Onun için
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]
Huyu değiştirmek mümkün olduğu için, çocuk terbiyesi hakkındaki hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuğu güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.) [Beyheki]
(Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!) [İbni Mace]
(Çocuğu terbiye etmek, tonlarla sadakadan daha sevaptır.) [Tirmizi]
(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de
evinizde ve emriniz altındakileri Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı
öğretmezseniz, mesul olursunuz.) [Müslim]
Peygamber efendimiz, (Ahlakınızı güzelleştirin) buyurdu. (Din nedir) diye
sual edilince de, (Din, güzel ahlaktır) buyurdu.
Şu halde dinin emirlerine uyup yasak ettiklerinden kaçan kimse, huyunu
değiştirip güzel ahlaka sahip olur. Güzel ahlakın ne olduğu sorulduğu zaman da
buyurdu ki:
(Güzel ahlak, gelmeyene gitmek, vermeyene vermek ve zulmedeni affetmektir.)
[Hakim]
Akılsız hayvanı bile ehlileştirmek, bazı alışkanlıklar kazandırmak mümkündür.
Mesela av hayvanına, avını yememesi, tuttuğu avı getirmesi öğretilebiliyor.
Akıllı insanın terbiyesi ise daha kolaydır. Dinimiz de, nefsimizi terbiye
etmemizi, nefsini terbiye edenlerin iki cihan saadetine kavuşacağını bildiriyor.
Nefsimizle cihadın önemi büyüktür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Asıl mücahid, Allahü teâlâya itaat uğrunda nefsi ile cihad edendir.)
[Tirmizi]
Bir erik çekirdeği, ne elmadır, ne de eriktir. Bu çekirdek, toprağa konur,
sulanıp gübrelenirse erik ağacı olabilir. Bu ağaçtan da erik alınabilir. Bu
ağaca ne kadar bakılırsa bakılsın, erik çekirdeğinden elma olmaz.
İşte bunun gibi, gazap ve şehvet terbiye ile yok edilemez. Zaten dinimiz de
bunların yok edilmesini değil, terbiye edilmesini emrediyor. Terbiye edilince de
zararları önleniyor. Mesela gazabı saldırganlık derecesinde olmak kötü olduğu
gibi, gazabın tamamen yok olması da zararlıdır. Tehlikelere karşı koyamaz.
Terbiye ile itidal sahibi olunabilir. İsraf da, cimrilik de kötüdür. İkisinin
ortası cömertliktir. Terbiye ile, dine uymakla insan cömert olabilir. Dinimiz,
aşırılıklardan uzak, orta yolda olmayı emretmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Sizi vasat bir ümmet kıldık.) [Bekara 143]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(İşlerin hayırlısı vasat olanıdır.) [Beyheki]
[Vasat, ifrat ve tefritten, her türlü aşırılıklardan uzak olan demektir.]
Karakterler ve burçlar
Sual: İnsan karakterleri burçlara göre midir?
CEVAP
Halk arasında, zodyak (burçlar kuşağı) üzerinde yer alan 12 takımyıldıza
"burçlar" adı verilir. Zodyak, gökyüzünde güneş ve başlıca gezegenlerin yolu
üzerinde bulunduğu tasarlanan hayali bir kuşaktır. Burçlar kuşağı olarak
da söylenir. Güneşin burçlara karşı olan durumunun değişmesi yüzünden, bugün
burçlardan hiçbiri kendi adıyla anılan bölgede bulunmamaktadır. Bu yüzden 20.
yüzyılda Güneş, 1 Ocakta Oğlak burcunda olmayıp Yay burcundadır. Bu yüzden de
burçlarda doğanların belli bir karakter sahibi olduğu söylenemez. Her burçta
doğan aynı karaktere sahip olsa, bütün dünyadaki insanlar 12 karakterli olurlar.
Aynı burçta doğan iki kişiden biri âlim, diğeri zalim, biri sert, öteki yumuşak
olabilir. İnsanların karakterlerini burçlar tayin etmez.
Kusurları bilmek için
Sual: Kusurlarımı öğrenip düzeltmek istiyorum. Fakat kusurlarımı nasıl
öğrenebilirim?
CEVAP
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
İnsanların bazıları, hatta çoğu, kendi kusurunu bilemez. Elin gözündeki çöpü
görür de, kendi gözündeki merteği göremez. Alışkanlık haline getirdiğimiz
kusurlarımızın hata olduğunu bile düşünmeyiz. Kusuru öğrenmenin birkaç yolu:
1- Bir şey öğrenmek isteyen, o hususta kendini talebe kabul etmelidir.
Yaşı kendinden küçük de olsa, bilmediği hususlarda bilenlere sormalıdır. Kalbin
kusurlarını bilen, ilmiyle amil salih birinden kusurlarını ve tedavi çarelerini
öğrenmelidir.
2- Kendisine kusurlarını gösterecek salih ve basiret sahibi bir arkadaş
bulmalı, kusurlarını söylemesi için ona rica etmelidir. Hazret-i Ömer, Eshab-ı
kiramdan bazılarına kusurlarını sorardı.
Akıllı kimse, daima kendini kusurlu görmelidir. Hakiki dostlarımızdan başkasına
kusurumuzun ne olduğunu sormak faydasızdır. Kimi dalkavukluk eder, kusurlarımızı
gizleyip söylemez. Kimisi de haset eder, kusur olmayan şeyi kusur gibi gösterir.
Kusurumuzu samimi olarak söyleyen çıkarsa, kolay kolay kabul edemeyiz. Halbuki
başkalarının ikazı ile kusurlarımızı düzeltmemiz büyük fazilettir.
Kötü huylarımız, zehirli yılan ve akrep gibidir. Birisi, ceketimizde bir akrep
olduğunu söylese, doğru söyleyip söylemediğine bakmadan hemen ceketi çıkartırız.
Kötü huylar ise akrepten daha tehlikelidir. Akrep en fazlasından bizi zehirleyip
öldürebilir. Fakat kötü huylar, sonsuz felaketimize sebep olabilir. Kötü
huylarımızı haber verene teşekkür etmiyorsak, bizi ikaz ettiği için
sevinmiyorsak, gerçekten kusurlu olduğumuz anlaşılır.
Hele bir de, (Senin de şu kusurların var. Bir de bana nasihat mi ediyorsun?)
diyerek nasihati kabul etmediğimizi gösterirsek, kötü olduğumuz iyice meydana
çıkar.
Bu hâl, günahlarımızın çokluğu sebebiyle kalbimizin karardığını gösterir. Daha
açıkçası iman zayıflığından meydana gelmektedir. Kusurlarımızı söyleyene
teşekkür ve dua etmeliyiz!
3- Düşmanlarımız da kusurlarımızı dillerine dolayabilir. Çünkü kin ve nefret
gözlüğü ile bakan, kusurları daha kolay görür. Böyle bir düşman, kusurlarımızı
gizleyen dalkavuktan daha iyidir. İnsan tabiatı, düşmanın ikazını hoş görmez.
Fakat akıllı kimse, düşmanın sözlerinden istifade etmeli, söylediği kusurları
düzeltmeye çalışmalıdır.
4- Kusurlarımızı öğrenmenin bir başka yolu da, başka müslümanlara bakmaktır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin müminin aynasıdır.) [Taberani]
Başkasının kusurlarında kendi kusurlarını görür. Başkasında görüp hoşlanmadığı
şeylerden kendini temizler. Birçok salih kimse, kötü insanın kötülüğünü görüp
kendilerini ıslah etmişlerdir. Bir ayyaş düşünün, fazla içtiğinden yol kenarına
yatıp, kustuğunu köpekler yalamaktadır. Bu hali gören kimse, ayyaşlığa özenmez.
Bunun gibi kumarbazın, hırsızın haline gıpta etmez. İyilerin iyiliklerine
imrenir. Bildirilen bu yollarla kusurlarımızı düzeltmemiz mümkündür.
5- İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da,
kusurunu öğrenir. Sadık dost, arkadaşını, tehlikelerden, korkulardan koruyan
kimsedir. Böyle bir arkadaş bulunursa, bunu büyük nimet bilmelidir. Onun tavsiye
ve nasihatlerine kızmamalı, aksine çok sevinmelidir. Mesela gıybetin, zinadan
kötü olduğu, sevapları ateşin kuru odunu yaktığı gibi yok ettiği hadis-i
şeriflerle bildirilmiştir. Biz gıybet etmeye başlayınca bir arkadaşımız, (Sus
sevapların yanacak, Cehenneme gideceksin) derse, bize iyilik mi etmiş olur yoksa
kötülük mü? İyilik ettiğine göre, böyle arkadaşa kızmak mı, yoksa minnettar
kalmak mı gerekir? Yanımızda bir arkadaşın gıybeti yapılınca, hemen müdahale
etmemiz gerekir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Gıybet edilen kardeşini, gücü yettiği halde himaye etmeyeni Hak teâlâ dünya
ve ahirette zelil eder.) [İ.Ebiddünya]
Kötü huylar, kalbi, ruhu hasta eder. Hastalığın artması, kalbin, ruhun ölümüne
sebep olur. Müslümanın önce kalbini temizlemesi gerekir. Çünkü hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. Bu iyi olursa, bütün uzuvları iyi
olur. Bu kötü olursa bütün organları bozuk olur. Bu kalbdir.) [Beyheki]
Kalb, yürek denilen et parçasındaki gönüldür. Kötü huylar çoktur. Hepsi için
müşterek ilaç, hastalığı, zararını, sebebini, zıddını ve ilacın faydasını
bilmektir. Bu hastalığı kendinde teşhis etmek, aramak, bulmak gerekir. Bu
teşhisi herkes kendi yapmalıdır. Kendi yapamazsa, iyilerin, salih kimselerin
bildirmesi ile anlamalıdır.
Bize karşı kötülük yapan zalimleri affetmek, onlara iyilik yapmak bir
fazilettir. Fakat başkalarına zulmeden, Allahü teâlâya isyan edenlere ihsan
edilmez. Çünkü zalime ihsan edince mazluma haksızlık edilmiş olur. Zalimlere,
bid'at sahiplerine ve başkalarına zararı dokunan kimselerin günahlarını açığa
vurmakta mahzur yoktur. Bazen gerekir.