Sual: Yalan ve iftiranın dindeki yeri nedir?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Yalan söylemek ve iftira etmek haramdır, sakınmak lazımdır. Bu iki fenalık, her
dinde de haram idi. Cezaları çok ağırdır. (C.3, m.34)
İftira büyük günahtır ve çok fenadır. Bunda yalan söylemek de vardır ki, yalan,
her dinde haramdır. İftirada bir mümini incitmek de vardır ki, bu da, başkaca
haramdır. Bunlardan başka, iftira etmek, yeryüzünde fesat çıkarmaya, ortalığı
karıştırmaya sebep olur ki, bu da haramdır. (C.3, m.41)
Müslümanlara suizan, zulüm etmek, mallarını gasp etmek gibi ve haset, iftira ve
yalan söylemek ve gıybet etmek gibi haramdır. (Hadika)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan
kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.) [Ebu Davud]
(Bir müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.)
[İbni Ebi Şeybe]
(Yalan, münafıklıktan bir kapıdır.) [İbni Adiy]
En çok düşmanı olan kimdir?
En çok düşmanı olan Allahü teâlâdır! Bir gün Musa aleyhisselam, insanların
konuşmalarından bıkmış, (Ya Rabbi, n'olur bu insanlar benim hakkımda
konuşmasın) diye dua etmiş. Allahü teâlâ buyurmuş ki:
(Ya Musa, senin istediğin o şeyi ben, kendim için bile yapmadım. Görmüyor
musun, duymuyor musun, Benim hakkımda neler konuşuyorlar.)
Peygamber efendimiz Allah’ın habibi idi, âlemlere rahmet idi. İnsanları Cennete
davet için, Cehennemden sakındırmak için en acı sıkıntıları çekti. Ona akla
hayale gelmeyecek iftiraları yaptılar, hâşâ, sihirbaz dediler, hâşâ, mecnun
dediler, hâşâ, şair dediler, hâşâ, hanımı Âişe validemize iftira ettiler, çok
eziyet ettiler, yollarına dikenler döşediler. Allah’ın Habibi ile savaştılar.
Halbuki O rahmet-i ilahi idi, insanlar yanmasın diye adeta çırpınıyordu.
(Bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı) buyuruyordu. Hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan
kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehennemde bırakır.) [Ebu
Davud]
Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ın âyetlerine
inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların tâ kendileridir.) [Nahl 105]
İkinci binin müceddidi, hadis-i şerifle müjdelenen imam-ı Rabbani hazretlerine
yaptıkları eziyet diğer iftiraların yanı sıra ne dediler biliyor musunuz,
Serhend cahili dediler, bu isimle de yazılar yazıp dağıttılar.
Resulullahın vârislerinin istisnasız hepsi de aynı eziyet ve sıkıntılarla
karşılaşmışlar, çeşitli iftiralara maruz kalmışlardır. Hatta ibni Âbidin
hazretleri, hocası Mevlana Halid-i Bağdadi hazretlerine yapılan iftiralara
dayanamayıp, iftiracılara ve onlara inananlara bir reddiye risalesi yazdı. Bu
risaleye de Sell-ül-Hüsâmü'l-Hindi li-Nusreti Mevlana Şeyh Halid Nakşibendi
ismini verdi.
İmam-ı Gazali hazretleri de iftiralara maruz kalan büyüklerdendir. Felsefeciler
ve bid’at ehli olanlar hâlâ bu büyük imama iftiralarına devam etmektedirler.
Kim Muhammed aleyhisselama çok benzerse o derece, bu sıkıntılar, bu iftiralar
başına gelir. Bunlar, bu yolun şanındandır. Eden kendine eder. Allahü teâlâ kimi
azaba atmak isterse büyüklerin üstüne salar, yani o insanlar büyüklere dil
uzatır. Yaradılışında said olanlar kesinlikle büyüklere dil uzatmazlar. Başka
günahları olabilir ama büyüklere dil uzatmazlar.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Şeyh-ul-islam Abdüllah-i Ensâri Hirevi, "Ya Rabbi! Dostlarını öyle yaptın ki,
onları tanıyan sana kavuşuyor ve sana kavuşmayan, onları tanımıyor" buyuruyor.
Bu büyüklere düşmanlık etmek, sonsuz ölüme sürükleyen bir zehirdir. Onları
incitmek, sonsuz felaketlere sebep olur. Allahü teâlâ bu belaya düşmekten
korusun! Şeyh-ul-islam yine buyurdu ki, "Ya Rabbi, her kimi felakete düşürmek
istersen, onu bizim üzerimize atarsın." (m.106)
Peygamberlerden başka herkes günah işler. Allahü teâlâ sevdiği kullarının
günahlarının cezasını ahirete bırakmaz. Çünkü günah suçtur. Karşılığı cezadır.
Dünyada üç sıkıntı verir:
1- Hastalık verir. Sabrederse affeder. Sebeplere yapışmak ve geleni
Allah’tan bilmek lazımdır. Ve ne maksatla geldiğini bilerek şükretmeli.
2- Günahların affı için ikinci yol maddi sıkıntıdır. Borçlu olmaktır.
Borçlarını ödemek için çekilen sıkıntılardır. Bu da günahların affına sebeptir.
3- İnsanların yalan ve dedikodu ve iftiralarıyla haksız olarak iftiraya
uğramaktır.