Sual: Haklı olarak birini yüzüne karşı övmek uygun mudur?
CEVAP
Haklı olarak da birini yüzüne karşı övmek, onun felaketine sebep olabilir.
Çünkü sevdiği kimseyi övmek, aşırılığa kaçar ve yalan karışabilir. Sevmediği
kimseyi övmekte ise riya olabilir.
Bazen bir kimseyi övmekle, övülen kimse sevinir, kendini beğenir, insanlar beni
örnek alsın diye gösterişe kapılabilir. Kendini diğer insanlardan üstün
görebilir. Halbuki kendini aciz, eksik, günahkâr gören, kibirlenemez, salih amel
işlemeye ve haramlardan daha çok sakınmaya gayret eder. Kendisini başkalarından
üstün gören kimse ise, bütün faziletlerden mahrum kalır. Övülen kimse,
kendisinde bir şeyler olduğunu zanneder. Resulullah efendimizin yanında birisini
övdüler. Övene, (Onun boynunu kestin, duyarsa iflah olmaz) buyurdu.
(Buhari, Müslim)
Birini övmek, onun kibirlenmesine sebep olabilir. Kibir ve ucub ise, insanı
helak eder. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Din kardeşinden bir ihtiyacını isterken onu övmekle söze başlamayın. Böyle
yapan onun belini kırmış olur.) [İbni Lal]
(Birbirinizi övmekten sakının. Çünkü övmek onu boğazlamaktır.) [İbni Mace]
(Kişiyi yüzüne karşı övmek, onu boğazlamaktır.) [İ. Ebiddünya]
Bizi öven bize iyilik etmiş olmaz. Bizi arkadan hançerlemiş olur. Onun için
övenlerin sözlerine itibar etmemeli. İki hadis-i şerif meali:
(Meddahların [herkesi övenlerin, yağcıların] yüzüne toprak saçın!)
[Müslim, Tirmizi]
(Meddahların ağzına toprak atın.) [İbni Hibban]
(Toprak saçmak, onu aşağı bilmek, sözlerine değer vermemektir.)
İyileri övmek uygun olmayınca, fasıkları, yani açıktan günah işleyenleri övmek
hiç uygun olmaz. Bir hadis-i şerif meali:
(Fasık övüldüğü zaman Allahü teâlâ gazaplanır.) [İbni Ebiddünya, Beyheki]
Bizi övenlerin tesiri altında kalmak da uygun değildir. İnsanların övmesiyle,
yermesini bir kabul edenler makbul insanlardır. Birisini tenkit ettiğiniz zaman
üzülmüyor, haktan ayrılmıyorsa, övünce de sevinmiyorsa, o kimse salih biridir.
Hazret-i Ömer, kendisini öven birine, (Beni de, kendini de helak mı edeceksin)
buyurdu. Bir âlim de, kendini yüzüne karşı övene buyurdu ki: (Beni niçin
övüyorsun? Öfkeli iken tecrübe ettin de beni halim selim mi buldun? Benimle
yolculuk ettin de iyi biri olarak mı gördün? Bana bir emanet verdin de buna
riayet ettim mi? Bilmediğin kimseyi nasıl översin?)
Övülmeyi sevmek felakettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Övülmeyi sevmek, insanı kör ve sağır eder. Kusurlarını görmez olur. Doğru
sözleri, verilen nasihati işitmez olur.) [Deylemi]
(Din işlerine, insanların sizi övmeleri arzusunu karıştırmaktan sakının. Sonra
amelleriniz boşa gider.) [Deylemi]
(Cennetin ebedi nimetlerini isteyen, övülmekten hoşlanmasın.) [Deylemi]
Bir insan için ölüm anı mühimdir. Yani imanla gitmek mühimdir. Ölürken imanla
gitmeyen kimseyi hayatında övmek neye yarar? Kendimizi övmek, övenlere ses
çıkarmamak, bilmediğimiz insanları övmek uygun olmaz. Allahü teâlâ, bize iman
gibi büyük bir nimet ihsan etmiştir. Bununla övünebiliriz. Ancak son nefese
kadar bu imanı muhafaza edip etmeyeceğimiz belli değildir. Bunun için daima
korku içinde yaşamak, haramlardan kaçmak, dinimizin bütün emirlerini yapmak ve
Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek gerekir.
Sual: Âlim olan kimsenin övünmesi uygun mudur?
CEVAP
Genelde övünmek iyi değildir. Âlimin övünmesi de caiz değildir. Lokman
suresi 18. âyet-i kerimesinde mealen, (Allah, kendini beğenip övüneni
sevmez) buyurulmaktadır. Övünmek, büyüklenmenin, kibretmenin alametidir.
Mümin suresinin 35. âyet-i kerimesinde, büyüklenenlerin kalblerinin mühürlendiği
bildirilmektedir.
İmam-ı Gazali hazretleri, Necm suresinin, (Nefsinizi tezkiye
etmeyiniz) mealindeki 32. âyet-i kerimesinin tefsirinde, (Bir iyilik
yapınca, bunu ben yaptım deme. Onu bir iyilik sanma! Onu iyilik olarak kabul
etmek, kendini beğenmektir) buyurdu.
Beydavi tefsirinde, İblisin, (Âdem çamurdandır, cismanidir. Ben ruhaniyim.
Çamur unsurların en aşağısıdır. Ben ise en şerefli olan ateşten yaratıldım)
diyerek kibirlendiği bildirilmektedir. Övünmek yasak edilmiştir. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Ecdadı ile övünen kötü kimse, rahmet-i ilahiden uzak, Cehennem odunudur.)
[Tirmizi]
(Allahü teâlâ, cahiliyet övünmelerini sizden kaldırdı. Hepiniz Âdem
aleyhisselamın evlatlarısınız. Âdem ise topraktan yaratıldı.) [Ebu Davud]
Övünmek, başkasını hakir, aşağı görmekten ileri gelir. Halbuki hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Din kardeşini hakir görmek, kötülük olarak yeter.) [Müslim]
(İnsanlar helak oldu diyenin kendisi helak olmuştur.) [Müslim]
(Allahü teâlâ, müslüman kardeşine tevazu göstereni yükseltir, ona karşı üstünlük
taslayanı da alçaltır.) [Taberani]
(Hak teâlâ "mütevazı olun, büyüklenmeyin, zulmetmeyin" diye bana
vahyetti.) [İ Mace]
İnsan, ilim sahibi olunca kendini büyük görmeye başlar.
Halbuki Kur'an-ı kerimde mealen, (Her ilim sahibinden üstün bir âlim vardır)
buyurulmaktadır. (Yusüf 76)
(Âlimlerin afeti, kendilerini büyük görmeleridir) hadis-i şerifi, ilim
sahiplerinden kibirlenenlerin olabileceğini göstermektedir. Övünmek için hiç
kimse kendisinin âlim olduğunu söylememelidir! Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Âlimim diyen cahildir.) [Taberani]
Allahü teâlâ, Peygamber efendimize tevazu sahibi olmayı emretmiştir. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, beni insanların en iyisinden yarattı. İnsanların en iyisiyim,
en iyi ailedenim. Kıyamette herkes sustuğu zaman ben söylerim. Kimsenin
kımıldayamadığı vakitte, onlara şefaat ederim. Kimsenin ümidi kalmadığı bir
zamanda onlara müjde veririm. O gün her iyilik, her türlü yardım, her kapının
anahtarı bendedir. (Liva-i hamd) benim elimdedir. Peygamberlerin imamı hatibi ve
hepsinin şefaatçisiyim. Bunları öğünmek için söylemiyorum, hakikati
bildiriyorum.) [Hakikati bildirmek vazifemdir. Bunları söylemezsem vazifemi
yapmamış olurum. Müjdeci Mek. 44] Bunun için mucize göstermek gerekir; fakat
keramet göstermek gerekmez.]
İlmin faydasını görmek için
Sual: İlmi hangi maksatla öğrenmeli ki faydasını görelim?
CEVAP
İlmi, yalnız Allah rızasını kazanmak için öğrenmek gerekir. Başka
maksatlarla öğrenmek, caiz değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kim âlimlere övünmek, sefihlerle, cahillerle, aklı noksan olanlarla münakaşa
etmek, onları susturmak, insanların teveccühünü kazanmak için ilim öğrenirse,
Allahü teâlâ onu Cehenneme atar.) [Tirmizi, İbni Mace]
(Âlimlere övünmek, sefihlerle mücadele etmek maksadıyla ilim tahsil etmeyin!
Toplantılarda ilimle üstünlük taslamayın! Böyle yapanın gideceği yer,
Cehennemdir Cehennem.) [İbni Mace]
(Allah rızasından başka maksat için ilim öğrenen veya ilmini dünya menfaatine
alet eden, Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Tirmizi]
İlmi yukarıda bildirilen maksatlarla öğrenmek caiz olmadığı gibi, Allah rızası
için öğrenip de yukarıdaki maksatlarla kullanmak da caiz değildir. İlmi ile
övünmek de Allah rızasına aykırıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kavim çıkar, Kur'an okuyup "Kim bizden daha iyi bilir? Kim, bizden daha
fazla fıkıh bilgisine sahiptir?" der. İşte bunlar, Cehennem yakıtıdır.)
[Taberani]
(Vallahi bir zaman gelecek, insanlar Kur'anı öğrenecek ve okuyacaklar. Sonra,
"Biz okuduk, öğrendik. Bizden hayırlı daha kim var?" diyecekler. İşte onlar
Cehennem odunudur.) [Taberani]
Bu hadis-i şerifler, ilmi ile övünmenin caiz olmadığını göstermektedir. İlmi ile
övünen kimselerle tartışmak asla uygun değildir.
İnsanın ömrü kısadır. Münakaşa ile zaman öldürmek asla caiz değildir.
Abdülkuddüs hazretleri buyuruyor ki:
(Vaktin kıymetini bil! Gece-gündüz ilim öğrenmeye çalış! İlim öğrenmek ibadet
yapmak içindir. Kıyamet günü işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye
sorulmayacaktır. İş ve ibadet de ihlas elde etmek içindir.) Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Kıyamette herkes, şu 4 şeyden soruluncaya kadar yerinden ayrılamaz:
1- Ömrünü nerede tükettin?
2- Gençliğini nerede geçirdin?
3- Malını nerede kazandın, nereye harcadın?
4- İlmin ile [bildiğin ile] ne amel ettin?) [Tirmizi]
Afetlerin en büyüğü
İlmi ile kibirlenmek, afetlerin en büyüğüdür. Hastalıkların en ağırı ve
tedaviyi en zor kabul edeni ilmi ile kibirlenmektir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Âlimin afeti, kendini büyük görmesidir.) [İ. Gazali]
Bir şeyler bilen kimse, kendini büyük, bunları bilmeyenleri de hakir, aşağı
görür. Onlardan her zaman saygı, hizmet bekler. Başkalarını aşağı gördüğü için,
onların halinden endişeye düşer. Böyle kimseler ilmi arttıkça, daha çok
tehlikeye düşer. Fakat tevazu ehlinin ilmi artarsa, tevazuu da artar.
(Allah’tan ancak âlimler korkar) âyet-i kerimesi, tevazu ehli âlimleri
bildirmektedir.
İlim silah gibidir. Düşman elinde zararı, dostun elinde faydası olur. Yani ilim,
kibirlinin kibrini, tevazu ehlinin tevazuunu artırır. İlim yağmur gibidir.
Yağmur, temiz olarak yağar, bitkilerin kökleri bu suyu emer, kendi vasfına
çevirir. Aynı yağmur suyu, biberi acılaştırırken, karpuzu tatlılaştırır. Temiz
olan ilim de, kibirliyi azdırır, mütevâzının da tevazuunu artırır.
Kabül Ahbar hazretleri "Malın azdırdığı gibi ilim de azdırabilir"
buyurmuştur. Az da olsa, bir şey bilen insan cahillerin yanlışlıklarını görünce,
ben onlar gibi değilim diye kendini beğenir. İlim sahibi de, ekseriya, kendini
cahilden üstün görür.
Âlim, kibirden ancak iki şeyi bilip amel etmekle korunabilir.
Birincisi: Allahü teâlâ katında âlimin mesuliyetinin daha fazla olduğunu
bilmesidir. Çünkü, günah olduğunu bilerek isyan eden ile, bilmeyerek o günahı
işleyenin cezası elbette bir olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette bir din adamı getirilip Cehenneme atılır. Cehennemdeki tanıdıkları
ona, "Sen dünyada dinin emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba düştün?" derler.
O da, "İnsanlara, günahtır, yapmayın" der, kendim yapardım. "Yapın" dediklerimi
de yapmazdım. Bunun cezasını çekiyorum" der.) [Buhari]
(Mirac gecesi ateşten makaslarla kendi dudaklarını kesen insanlar gördüm.
Bunların kim olduğunu Cebrail aleyhisselama sordum."Kendilerinin yapmadıklarını
"yapın" diyen vaizlerdir" dedi.) [Müslim]
(Kıyamette en şiddetli azap, ilmi kendine fayda vermeyen din adamınadır.)
[Beyheki]
(Cehennemde azap çekenlerden bazılarının yaydıkları kötü kokular, diğerlerine
ateşten daha fazla azap verir. "Sen ne günah işledin ki, öyle pis koku
çıkarıyorsun?" diye sorulunca, "Ben din adamı idim. Bildiklerimi yapmazdım"der.)
[İ. Ahmed]
İblis, âlim idi. Fakat ilmi ile amel etmedi. Dağda kalan kimsenin yanında,
çeşitli silahlar bulunsa, bunları kullanmasını iyi bilse ve çok cesur olsa,
kendine hücum eden aslana karşı kullanmadıkça, bu silahların faydası olur mu?
Elbette olmaz. Bunun gibi, din bilgilerinden yüzbin mesele öğrense, bunları
kullanmadıkça, faydalarını görmez. Bir hasta, derdine en faydalı ilacı bulsa,
kullanmadıkça, faydasını görmez.
Bilip de amel etmeyenler, Cuma suresi 5. âyetinde eşeğe, Araf suresi 175. ve
176. âyetlerinde ise köpeğe benzetilmiştir. Ne zaman ki, bir âlim, cahile
nispetle kendini üstün görmeye başlarsa, içinde bulunduğu bu büyük tehlikeyi
düşünmelidir. Bunu düşününce, cahile göre mevkii üstün olduğu gibi, tehlikesinin
de o nispette büyük olduğunu anlar. Bu âlim, hayatı tehlikede olan hükümdar
gibidir. Hükümdarı yakalayıp öldürecekleri zaman "Keşke bir hizmetçi olsaydım da
bu tehlike ile karşılaşmasaydım" der. Nice âlimler var ki, kıyamette, ilmi ile
kibirlenmenin cezasını görünce, keşke cahil olsaydım diyecektir. İşte bu
tehlikeleri düşünmesi, âlimi kibirden korur.
İkincisi: Kibrin büyük günah olduğunu, insan, nefsini ne kadar aşağılarsa,
Allahü teâlâ indinde kıymetinin o kadar yükseleceğini, kendine kıymet verenin,
Allah katında kıymetinin olmayacağını bilmesidir. İlmi olduğu halde, kibrin
zararını bilmeyene âlim demek yanlış olur. İnsanın ilmi arttıkça, Allah’tan
korkması da artar, günah işlemeye cesaret edemez.
Kendinden aşağı olanlara, fasıklara ve facirlere karşı da kibirli olmamalıdır.
Bir âlim, cahili görünce, (Bu, bilmediği için günah işliyor. Ben ise bilerek
günah işliyorum) demelidir. Bir âlimi görünce, (Bu benden daha çok biliyor ve
ilim ve ihlas ile amel ediyor. Ben böyle değilim) demelidir. Kendinden yaşlısını
görünce, (Bu benden daha çok ibadet etmiştir) demelidir. Gençleri görünce
(Bunların günahı az, benim günahlarım çok) demelidir. Kendi yaşındakini görünce,
(Ben kendi günahlarımı biliyorum, onun ne yaptığını bilmiyorum) demelidir. Bir
bid'at sahibini veya gayri müslimi görünce, (İnsanın hâli son nefeste belli
olur. Bu belki hidayete kavuşabilir. Acaba benim hâlim ne olacak?) demeli,
bunlara kibretmemelidir.
İnsanın kendi günahlarını unutmaması ve son nefesinin nasıl olacağını düşünmesi
gerekir. Ahirette kimin kimden üstün olacağı, dünyada kesin olarak bilinemez.
Nice din adamı, kâfir olarak can vermiştir. Nice kâfirlere de iman ile can
vermek nasip olmuştur. O halde, hiç kimseye Cehennemlik, kendine de Cennetlik
dememelidir.
Fasık ve bid'at sahiplerine buğzederken kibirden sakınmalıdır. Bu da kızmayı
kendi için değil, bunu emreden Allahü teâlâ için yapmakla ve kızarken kendini
selamette, karşısındakini helakte görmemekle olur. Mesela; bir kimse, çocuğunu,
hizmetçisi ile bir yere gönderirken, çocuk kabahat işlerse, darılmasını, hatta
dövmesini emreder. Bu da, çocuk kabahat yapınca, onu döver. Fakat döverken,
babasının yanında kendinin çocuktan daha kıymetli olmadığını da bilmektedir. Ona
kibredemez. Müminin kâfiri sevmemesi, buna benzemektedir. Allahü teâlâ
müminlerin kendilerinin değil, imanlarının üstün olduğunu bildirdi. İman kimde
bulunursa, o üstün olur. Sonsuz üstünlük ise, son nefeste belli olur.
Nimetlerle övünmek
Sual: Allah’ın verdiği nimetleri, başkalarına bildirerek övünmek uygun
mudur?
CEVAP
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın verdiği nimetleri bildirmek, bunlara şükretmek olur.)
[Beyheki]
Övünmek haramdır. Kendindeki iyilikleri, nimetleri, kendinden bilirse, Allahü
teâlânın verdiğini düşünmezse, övünmek olur. Yani (Tezkiye-i nefs) olur.
Bu nimetlerini Allahü teâlâdan geldiğini bilir, kendinin kusurlu olduğunu
düşünürse, (Şükür) olur.
Babası ile övünmek
Sual: Kendi yaşayışları uygun olmayan kimselerin babaları ile ve dedeleri
ile övünmeleri uygun mudur?
CEVAP
Babaları ile, dedeleri ile övünmek ve tekebbür etmek, cahillik ve
ahmaklıktır. Kabil, Âdem aleyhisselamın oğlu idi. Yam da,
Nuh aleyhisselamın oğlu idi. Babalarının Peygamber olması, bunları küfürden
kurtarmadı. İnsanın övündüğü dedeleri, bir avuç toprak oldu. Onların salih
olmaları ile övünmemeli, onlar gibi salih olmaya, onların yolunda bulunmaya
çalışmalıdır!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Atalarınız ile övünmeyi terk edin.) [Ebu Davud]
(Bir kimsenin kendi kötü ise, ahirette nesebinin [soy-sopunun]
üstünlüğü ona fayda vermez.) [Taberani]
Bir gün iki kişi birbirine üstünlük taslayarak biri, "Ben falancanın oğlu
filanım. Ya sen kimsin?" dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz aleyhisselam
buyurdu ki:
(Hazret-i Musa’nın yanında iki kişi birbirine karşı övünmeye başladı. Biri
ecdadını 9 göbek geriye doğru saydı. Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya, "Ona
söyle, iftihar ettiği 9 kişi Cehennemdedir. Kendi de onuncusudur" diye
vahyetmiştir.) [İ. Ahmed]
İltifat değil gerçek
Sual: Bir arkadaş, diğer arkadaşı takdir edip övünce, övülen arkadaş, övene
(iltifatınıza teşekkür ederim) diyor. Diğeri ise ben iltifat yapmadım
gerçeği söyledim diyor. İltifat gerçek değil mi?
CEVAP
İltifat; ilgilenmek, saygı göstermek, birinin hatırını sormak, nazik ve
yumuşak davranmak, teveccüh göstermek, gönlünü hoş etmek gibi anlamlara gelir.
Bilhassa dini bilgilerden uzak kimseler arasında iltifat, yalandan takdir etme
anlamında kullanılıyor. Takdir etmenin gerçeği de olur, yalanı da olur. Ama
müslüman takdir ederken doğru söyler. Yani Müslümanın takdiri gerçektir. Bu
bakımdan iltifat değil gerçektir sözü kültürümüze uygun değildir. Yabancılardan
geçmiştir.