* Dünya sultanı değil, ahiret sultanı olmaya bakmalı. Ahirette dünya sultanlığı
işe yaramayacak. O kadar salih, iyi bir sultan olmasına rağmen dünya sultanı
olduğu için, Yıldırım Han’ın türbesine giden yok. Fakat, ahiret sultanı olduğu
için herkes damadı Emir Sultanın türbesine gidiyor.
* Dünyalık olan şeylerin Allah indinde sivri sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı,
kâfire bir yudum su vermezdi. Kâfirlere, dünyalığı çok veriyor, onlar da buna
aldanarak felakete sürükleniyorlar. Müminin Allah indinde kıymeti, topladığı
dünyalık kadar azalır. Dünya sevgisi arttıkça, ahirete olan zararı da artar.
Ahiret sevgisi arttıkça, dünyanın ona zararı azalır. Dünya ile ahiret, doğu ile
batı gibidir. Birine yaklaşan, diğerinden uzaklaşır. Dünyalık peşinde koşmak, su
üzerinde yürümeye benzer. Bunun ayaklarının ıslanmaması mümkün değildir.
İslamiyet’e uymaya mani olan şeylere dünya denir. Allahü teâlâ bir kulunu
severse, onu dünyada zâhid ve ahirete râgıb yapar. Ayıplarını ona bildirir.
Dünyada zâhid olanı, Allah sever. İnsanlarda bulunanlarda zâhid olanı insanlar
sever. Dünyalık arayanın buna kavuşması güçtür. Ahireti arayanın buna kavuşması
kolaydır. Dünyalığa düşkün olmak, hataların başıdır. Yani her türlü hataya,
günaha sebep olur.
* Dünya peşinde koşan kimse, şüpheli şeylere, sonra mekruhlara, sonra haramlara,
hatta küfre dalar. Geçmiş ümmetlerin, Peygamberlerine “aleyhimüssalevâtü
vetteslîmât” inanmamalarına sebep, dünyaya düşkün olmalarıydı. Dünya muhabbeti,
sarhoş eden şaraba benzer. Bundan içen, ancak ölüm zamanında ayılır.
Musa aleyhisselam, Tûr dağına giderken, birinin çok ağladığını gördü. Ya Rabbi!
Kulun, senin korkundan ağlıyor dedi. “Kan ağlasa dahi, onu affetmem. Çünkü o,
dünyaya düşkündür” buyurdu. Hadis-i şerifte, (Dünyayı helalden kazanana,
ahirette hesabı vardır. Haramdan kazanana, azabı vardır) buyuruldu.
* Bir kimse, helal para ile bina yaparsa, insanlar, bundan faydalandığı
müddetçe, kendisine sevap verilir.
* Cahillerin hakaret etmemeleri ve düşmanlara azametli, kuvvetli görünmek için,
âlimlerin, âmirlerin libâs ve binalarının ziynetli olması lazımdır.
* Kâbe’yi şerif ilk görüldüğünde edilen dua red olunmaz. Kâbe’yi şerif ilk
görüldüğünde yapıldığı gibi, bir mümin bir müminle karşılaştığında, yüzüne bakıp
hiçbir şey düşünmeden dua ederse duası kabul olur. En güzel dua, selamün aleyküm
demektir. Selama da fazlasıyla cevap vermek iyi olur. Mesela, (ve aleyküm selam
ve rahmetullah) demelidir. Selamın manası, sana dünya ve ahiret selameti
diliyorum demektir. Zaten bütün mesele de bu değil mi? Fakat selam verirken
düşünmeden rast gele vermemelidir. Şuurlu olarak manasını ve sünnet olduğunu
düşünerek vermelidir.
* Yüz bin şeytan, kötü bir din adamının yaptığını yapamaz. Şeytanı otururken
görmüşler neden böyle boş oturup duruyorsun, insanları aldatmaya çalışmıyorsun
demişler. O da, benim işimi kötü din adamları yapıyor bana iş kalmıyor demiş.