* Gaye ve hedef Allahü teâlânın rızasını kazanmak olmalı. Çünkü Onun kuluyuz.
İkinci hedef, Onun kullarını sevindirmek, ateşten kurtarmak olmalı. Onun
kullarına nasıl muamele ederseniz, O da size öyle muamele eder. Dünyayı talep
etmemeli, ölümü, hesabı unutmamalı. Yüzünüzü kabristana çevirin. Çok rahat eder,
çok mesut olursunuz. Kavga yok, gürültü yok, hainlik yok. Çünkü kabri talep eden
yok. Size gülerler, acırlar, hatta sıkıştığınızda yardım da ederler.
* Dinimiz düşünce dini değildir, amel dinidir. Namazı istediğin kadar düşün,
Haccı istediğin kadar hayal et, Orucu istediğin kadar düşün. Kılmadıktan,
gitmedikten, tutmadıktan sonra neye yarar. Sefere çıkmadan niyet et, çıkmadıktan
sonra olur mu? Ancak azimetle beraber niyet olur. Tefekkür ayrı bir olay. Namaz
kılmak ayrı. Niyet başka... Niyete dünya girdi mi, ibadet olmaz.
Dünya melundur. Dünyada Allah için olmayan şeyler de melundur. Mesela namaz
kılıyoruz, Allah için değilse o da melundur. Oruç tutuyoruz, Allah için değilse
o da melundur. Yani hiçtir, boşa gitmiştir, red edilmiştir. Ahirette Allah için
olmayanlar atılacak. Herkes, her işinde (Niçin yaptın?) sorusuna cevap verecek.
Allah için ise tamam.
* Allahü teâlâyı tanıyan, bilen hiç günah işleyebilir mi? Ne kadar Allahü
teâlâyı tanırsanız, o kadar korkarsınız. Elbette Allahü teâlâyı en çok tanıyan
Peygamber efendimizdir. Haliyle en çok korkan da Odur, hadis-i şerifte kendisi
öyle buyurmaktadır. Sonra, Onun vârisleridir yani ehl-i sünnet âlimleridir.
Bunların reisi imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleridir. Bu büyüklere tâbi olan,
mesut olur, mahrum kalmaz. Zira onlar Allah için yaşadı, Allah için konuştu,
Allah için yazdı, her şeyleri Allah için idi. Böyle olmak onlara mahsustur.
* Allahü teâlâ paha ile değil bahane ile verir.
* Edep, müslümanın bariz özelliğidir. Yolun başı, ortası, sonu edeptir
buyuruluyor. Edepsiz insanda ne Allah sevgisi ne kul sevgisi olur.
* Fitne çıkarmak haramdır. İnsanları sıkıntıya sokan fitnelerden uzak durmalı.
Her fitne bir parçayı götürür. En sonunda eser kalmaz. Onun için dine hizmet
etmek yani insanlara iyilik etmek isteyen evvela kendine hizmet etsin. Yani
kendini hesaba çeksin. İtikadı doğru mu, yediği içtiği helal mi? Ehl-i sünnet
âlimleri ne bildirmiş, kendi ne yapıyor? En tesirli hizmet, güzel numune
olmaktır. Yol tabelası gibi olmaktır. İstikameti gösterir ancak konuşmaz.
* Allah için olmayan malı sırtlanmak hamallıktır.
* Kaza ve kader değişmez, ancak dua değiştirir, onun için herkesten dua almaya
bakın.
* Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtıl seni işgal eder. Hak, ehl-i sünnet
itikadını öğrenmek ve tatbik etmektir.
* Bir şey ne kadar kıymetli ise düşmanı o kadar çoktur. İman çok kıymetlidir. Bu
yüzden düşmanı da çoktur.
* Muteber olan sondur. Son nefeste "Allah" diyeceği yerde, "Aman kurtar beni
doktor!" diyen tehlikededir. Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Hep abdestli
duran, son nefeste Allah diyerek ölür.
* Hasta olan, ilaç kutularını raflara dizse, ilaçları kullanmadığı müddetçe ne
faydası olur? Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını rafa dizip okumayan veya
okuduğu halde amel etmeyen nasıl düzelir ki?
* Bu dünya hayaldir. Doğum ile ölüm arasında kısa bir mesafedir. Bu
dünyadakilerin hiçbirisi bize ait değildir. Bize ait olmayan şeyle övünmek akıl
kârı değildir. Hepsi burada kalacaktır. Sadece varsa imanı ve ibadetleri gider.