Seyyid Emir Gilal hazretleri, ölüm hastalığında, talebelerine şöyle vasiyet
etti:
"İlim öğrenerek Muhammed aleyhisselamın yoluna tâbi olmaktan asla ayrılmayınız.
Bu, mümin için bütün saadetlerin vasıtasıdır. Her Müslüman erkeğin ve kadının,
kendine lazım olan din bilgilerini öğrenmesi farzdır. İhlaslı olunuz. Her
işinizi Allah rızası için yaparsanız, kurtulursunuz. İhlassız yapılan amel,
üzerinde padişahın mührü bulunmayan geçmez para gibidir. Üzerinde padişahın
sikkesi bulunmayan parayı kimse almaz. Üzerine mühür vurulanı ise herkes alır.
İhlas ile yapılan az amel, Allahü teâlâ indinde çok amel gibidir. İhlassız
yapılan çok amelin ise, Hak katında kıymeti yoktur. Yaptığınız her ibadeti ve
işi, ihlas ile yapınız. Böylece Allahü teâlânın rızasını kazananlardan olursunuz.
İşlerin düzenli olması namaza bağlıdır
Tahir bin Hüseyin, Abbasiler zamanında Horasan valisi iken, Rakka valiliğine
atanan oğlu Abdullah bin Tahir’e bazı nasihatlerde bulunmuştur. Nasihatleri
özetle şöyle idi:
Allahü teâlâdan kork. Daima Onun korkusu içinde bulun. Her an Onu murakabe eyle!
Hep Onu düşün. Onun gadabından sakın.
Şunu iyi bil ki, Allahü teâlâ emrettiği şeylerden seni hesaba çekecek ve
yaptığın işlerin; mükafat veya ceza olarak, karşılığını verecektir. O halde
aklınla, zihninle, basiretinle, her şeyinle, Hak teâlâya vereceğin hesaba
hazırlanmaya yönel. Hiçbir meşguliyet bu mühim farzı terk etmene ve gevşeklik
göstermene sebep olmasın. Çünkü bu, her şeyin başıdır.
Üzerinde en fazla dikkat ve hassasiyet göstereceğin, önemle duracağın en mühim
şey; Allahü teâlânın sana farz kıldığı beş vakit namaza devam etmektir. Ayrıca,
namazlarını, Hak teâlâyı hatırlayarak, güzel abdest alarak, müstehap olan
vakitlerinde, bütün âdâb ve erkanına riayet ederek cemaatle kılmaktır. Bundan
başka, namazda okuduğun âyet-i kerimeleri, acele etmeden, edeple oku. Namazın
rüku, secde ve diğer erkanını, tam bir samimiyet, ihlas ve teslimiyet ile ifa
et. Yapılan bütün iyi işlerin, hatta diğer bütün ibadetlerin; namazı güzel ve
düzgün kılabilmek için olduğunu unutma. Bu hususta en ufak bir gevşeklik,
tembellik gösterme ve asla ihmalkâr davranma. Bil ki, bütün işlerin düzenli
olması namaza bağlıdır. Namaza bu şekilde devam eden, her kötülükten uzaklaşır.
Çünkü Allahü teâlâ mealen; “Doğru kılınan namaz, insanı fahşadan ve münkerden
muhakkak uzaklaştırır” buyurdu. (Ankebut 45) Beraber olduğun kimseleri de
namaza teşvik et!
Bu misali iyi düşün
İmam-ı Gazali hazretlerinin, Selçuklu sultanı Sultan Sencer’e nasihati
özetle şöyle:
“Cenab-ı Hakkın, ahirette bir insana ihsan edeceği şeylerin yanında, bütün
yeryüzü, bir kerpiç gibi kalır. Yeryüzünün bütün beldeleri, vilayetleri, o
kerpicin tozu toprağı gibidir. Kerpicin ve tozunun toprağının ne kıymeti olur?
Ebedi sultanlık ve saadet yanında, yüz senelik ömrün ne kıymeti vardır ki, insan
onunla sevinip, mağrur olsun? Yükseklikleri ara, Allahü teâlânın vereceği
padişahlıktan başkasına aldanma!
Bu ebedi padişahlığa kavuşmak, herkes için güç bir şey ise de, senin için
kolaydır. Çünkü Resulullah efendimiz, “Bir gün adalet ile hükmetmek, altmış
senelik ibadetten efdaldir” buyurdu. Madem ki Allahü teâlâ sana,
başkalarının altmış senede kazanacağı şeyi bir günde kazanma sebebini ihsan
etmiştir, bundan daha çok muvaffakiyete fırsat olamaz! Zamanımızda ise iş o hale
gelmiştir ki, değil bir gün, bir saat adaletle iş yapmak, altmış yıl ibadetten
efdal olacak dereceye varmıştır.
Dünyanın kıymetsizliği, açık ve ortadadır. Büyükler buyurdular ki: “Dünya
kırılmaz altın bir testi, ahiret de kırılan toprak bir testi olsa, akıllı kimse,
geçici olan ve yok olacak olan altın testiyi bırakır, ebedi olan toprak testiyi
alır. Kaldı ki dünya, geçici ve kırılacak toprak bir testi gibidir. Ahiret ise
hiç kırılmayan ebediyyen baki kalacak olan altın testi gibidir. Öyleyse, buna
rağmen dünyaya sarılan kimseye nasıl akıllı denilebilir? Bu misali iyi düşünün
ve daima göz önünde tutun!