* Kâbe-i muazzama ilk görüldüğü zaman, mümin ne dua ederse Allahü teâlâ kabul
eder. Kâbe öyle... Müminin kalbi, Kâbe'den çok kıymetlidir. Nasıl Kâbe'yi ilk
gördüğünüz zaman yapılan duayı, Allahü teâlâ reddetmeyip kabul ediyorsa, bir
mümin bir müminle karşılaştığı zaman, ne dua ederse Allah kabul eder.
Bir mümin bir müminle karşılaştığı zaman yapacağı dua (Esselamü aleyküm)
olmalıdır. Esselamü aleyküm demek, Allahü teâlâ, sana hem dünyada, hem ahirette
selamet versin, seni Cennetine koysun demektir. Mümin de, (Ve aleyküm selam)
veya (Ve aleyküm-üs-selam) derse, Allahü teâlâ sana da hem dünya, hem
ahirette selamet versin diyerek, duasına karşılık vermiş olur. Devam edip (Ve
rahmetullahi) derse, Rabbim sana rahmet etsin demiş olur. (Ve berekâtühü)
de derse, Allahü teâlâ, kazancına bereket versin, ömrüne bereket versin,
sağlığına bereket versin demiş olur. İşte müminin, mümini gördüğü zaman yapması
gereken en iyi dua selamlaşmak oluyor.
* Büyükler, kendilerini sevenleri ve hizmetlerinde bulunanları ahirette de
unutmazlar. Bir büyük zat buyurur ki:
(Allahü teâlâ, bu hizmetlerden dolayı, inşallah bizlere çok büyük nimetler
verecek, cenneti nasip edecek. Eğer Allahü teâlâ bize bu imkânı nasip ederse,
ihsan ederse, ben Cennetin kapısında, "Ya Rabbi, bu hizmetleri ben tek başıma
yapmadım. Dünyada iken kardeşlerim vardı, arkadaşlarım vardı, talebelerim vardı,
onlarla beraber yaptım. Onları da isterim, onlarla beraber Cennete gitmek
isterim", diye dua edeceğim.)
Bir talebesi, (Efendim orası mahşer, Allah korusun insan ayrı düşse bulunamaz.
Ya orada Allah muhafaza etsin, garibin birisi bir yerde takılır da kaybolursa, o
gelemezse ne olacak?) diye sorunca, şöyle cevap verirler:
(İnsanların işi karışık olur. Ama Allahü teâlânın işi karışık olmaz. Allahü
teâlânın her işi muntazamdır. Mahşerde herkes sevdiği ile beraber olacaktır.
Orada ne kaybolma var, ne karışıklık var, hepsi bir arada olacaklar, hiç merak
etmeyin. Hiçbir arkadaş kaybolmayacak. Allahü teâlânın işlerinde karışıklık
olmaz kardeşim, intizam olur. Kimse kaybolmaz. Yeter ki, o kimle beraber
olacağına dünyada iken karar versin.)
* Allahü teâlânın bir kulunu sevip sevmediği nereden belli olur? Eğ er Allahü
teâlâ bir kulunu seviyorsa, seçmişse, ona sevdiği bir kulunu tanıştırır ve onu
sevdirir. O sevdiği kulunu tanıtması, onu sevdirmesi, onu kurtarmak istediği
içindir. Mesela Peygamberimize uyanlar gibi... Peygamber efendimize kavuşan,
Onun sohbetinde bulunan, Eshâb-ı kirâmdan olan bir zat, ne kadar seçilmiştir, ne
kadar sevilmiştir ki hazret-i Peygambere talebe olmuştur. O halde, onun
vârislerine de, onu anlatanlara da talebe olmak ve onları tanımak lazımdır.
Talebe olmaktan maksat onun kıymetini bilmek, onun değerini anlamak ve
gösterdiği yola ve kendisine teslim olmaktır.
*Ateşte yanmanın acısını daha iyi anlamak istiyorsan, gidip ateşe elini sür veya
bir şey yak da gör ateşin dehşetini, sonra birde Cehennem ateşinin şiddetini ve
ebedi olarak orada kalmayı düşün, Allah korusun. İnsan bin cilt kitap
okuyacağına, sobanın içindeki kızgın ateşe elini bir defa sokup çıkarsa âlim
olur. Niye, ölünceye kadar acısını çeker de ondan.