Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dinimiz, şahitlik üzerine kurulmuştur. İki şahit, bir Müslüman için, (Biz
şahidiz, bu Müslüman ehl-i sünnet itikadındadır) diye şahitlik yapsalar, ne
kadar günahları varsa, o iki şahit Müslümanın hatırına, Cenab-ı Hak hepsini
affediyor. O halde salih arkadaşlarımızı çoğaltmalıyız. Peygamber efendimiz de,
(Din kardeşlerinizi çoğaltın) buyuruyor.
Allahü teâlâ, mümine iki vazife verdi;
1- Dinini öğrenmek,
2- Başkasına öğretmek.
Öğrenmek nasıl farz ise, öğretmek de öyle farzdır. O halde hiçbir mümin, bu
farzı terk edemez. Herkes imkânı nispetinde öğretir.
Başkasına öğretmeyi dinimize uygun şekilde yapmak için, İmam-ı Rabbani
hazretleri gibi ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerini, nakli esas alan
doğru din kitaplarını dağıtır, Allahü teâlânın kullarına, bu büyüklerden anlatır
yani bedenen, fiilen iştirak eder.
Fiilen iştirak etmesi mümkün olmadığı zaman, malen destekler. Parası da yoksa
Allahü teâlânın ona verdiği makam mevkii ile dine hizmet eder. Dolayısıyla
Allahü teâlâ bir kuluna yetki verdi mi, o yetkiyi dine hizmet için kullanmazsa
yine suç işlemiş olur.
İşimiz ne olursa olsun, emrimiz altındakiler yüzünden korku içinde bulunmalıyız.
Ahirette Cenab-ı Hak bize, (Senin önüne şu kadar kulumu koydum, onların
başına seni tayin ettim, sen gidip baştan sona şunu, bunu ezberlettin, Benden ne
anlattın?) derse ne cevap veririz diye, korkumuzdan her fırsatta mutlaka
Cenab-ı Haktan bahsetmeli, kendimiz anlatamıyorsak da, doğru kitaplardan
vermeliyiz.
Bunların hiçbiri mümkün değilse de, böyle yapanların başarıları, sıhhat ve
afiyetleri, dünya ve ahiret saadetleri için dua eder. Bu da yine, bu cihada
iştirak etmek olur.
Ehl-i sünnet itikadı bir cevherdir. Allahü teâlâ bu cevheri bizim hepimize nasip
etmiştir. İnsan biraz parası olduğu zaman bile kaç saat düşünür, nasıl
saklayayım, hırsızlar çalmasın diye. O kadar kıymetli cevheri nasıl saklayacağım
diye düşünmezsek ayıp olur. Onun için, en hassas olacağımız nokta, Cenab-ı
Hakkın bize ihsan etmiş olduğu bu cevheri korumaktır.
İki türlü hırsız var, biri görünen hırsız, diğeri görünmeyen hırsız. Görünmeyen
hırsız çok tehlikelidir.
Görünmeyen hırsız, şeytan ve nefstir. Görünenler de, mezhepsizler, ahlaksızlar…
Bunların tek gayeleri cevheri çalmaktır. Nefs o kadar kötüdür ki, o cevheri
çalmak için son dakikaya yani kâfir yapıncaya kadar uğraşır.