Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Para tuhaf şeydir, insanın elinden çıkmadıkça, ona bir faydası dokunmaz.
Dünyalık ele geçirdiğinde, kalbinde bir genişlik duyan kimse, tehlikededir. Bir
kimse, altınla toprağı eşit görmedikçe iyi bir kul olamaz.
Kıyamet günü, üç şekilde insanlar hesaba çağrılacak:
1- (Niçin namaz kılmadın, niçin içki içtin, neden oruç tutmadın?) gibi
işlenen günahlar, isimleriyle beraber sıralanıp söylenirse, bu kimsenin hali çok
kötüdür. En sonunda, bunu Cehenneme atın denilir.
2- (Ey kulum, sana bu kadar rızık verdim, hiç utanmadın mı?) diyerek
işlediği günahları isim söylenmeden bildirilirse, bunun hali birincilere göre
iyidir. Sonunda, bunu Cennete koyun denilir.
3- (Ey kulum, bana çok güzel ibadet ettin. Senden razı oldum. Sana
istediğin her şeyi vereceğim) denirse, bu kimse yaşadı. İşte böyle olmak
lazımdır.
Ahirette Müslümana şefaat, ihsan, rahmet vardır. Allahü teâlâ sevdiği, Cennetine
koyacağı kuluna ihsan eder. Şayet başkalarının o kimse üzerinde hakları varsa,
(Hakkınızı mı istersiniz, yoksa Cenneti mi istersiniz?) denecek. Cenneti isteriz
diyecekler ve hepsi Cennete gidecektir.
Bir mümin, yüz bin hac yapsa, yüz bin altın sadaka dağıtsa, yüz bin fakir
yedirse, eğer namaz kılmamışsa hiçbir kıymeti olmaz.
Büyük zatlar, yatsı namazını kılmadan önce yatmayı, kıldıktan sonra da konuşmayı
sevmezlerdi.
Münafıklar, işi bozdukları zaman, fitne fesat çıkardıkları zaman, onları
dinlemeyin, beraber olmayın ve onlara mani olun. Böylelikle hem onları kurtarmış
olur, hem de kendinize ve hizmetlerinize zarar verilmesini önlemiş olursunuz.
Emr-i marufta çok çile vardır, hakaret vardır. Allahü teâlânın dinini yayanlar,
sabretmelidir. Eğer sabretmezlerse, Cenab-ı Hak etraflarını dağıtır; çünkü
Allahü teâlâ, Peygamber efendimize hitaben; (Ey Habibim! Sen sabırlı
olmasaydın, yumuşak olmasaydın, hak hukuk üzere olmasaydın, etrafında kimse
kalmazdı) buyurmuştur.
Dinimizin kötülediği dünya, haram ve mekruhlardır.
Büyük zatları çok sevenler, onların yolunda olanlar, (İnsan nasıl dünyayı
sever? İnsan nasıl parayı sever? İnsan nasıl Allahü teâlâdan başka şeye gönül
bağlar?) diye çok taaccüp ederler, akılları bu işe ermez. Bir de diğer
insanlara sorun. Bunları söylemek, bunlara inanmak bile çok zor. Onlar, otuz
sene riyazet ve mücahedeyle uğraşsalar, bu söylenilenlere kavuşamazlar; çünkü
insanın gıdası dünyadır. Her şeyi dünyada görüyoruz. Bunun için dünyaya
bağlanmak çok tabiidir. Dünyadan soğumak, çok zordur!