Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Müminin kurtulmasının en kestirme yolu, müminin duasını almaktır. Müminin
duası, Allahü teâlânın rızasına kavuşmaya sebep olan en kestirme yoldur. Allah
korusun, ya bedduası? İster kâfir olsun, ister mümin olsun, ister münafık olsun,
ister fasık olsun, kim olursa olsun, kalb kırmamalıdır. Küfürden sonra en büyük
günah, kalb kırmaktır. Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır. İyilik etmek çok
iyidir; ama farz değildir. Kötülük etmemekse farzdır. Hiç kimseye kötülük
etmemelidir. İyilik eden iyilik bulur. Kötülük eden, o kötülükte boğulur.
Mümin; elinden ve dilinden emin olunan kimsedir. Mümin kötülük edemez; çünkü bu,
müminin tarifine sığmaz.
Bir duanın kabul olma ihtimali çok zordur; çünkü birçok şartları vardır. Mesela:
1- Duaya, Euzü Besmeleyle, Allahü teâlâya hamd-ü sena ve Resulüne salât-ü
selamla ve İsm-i a’zam olarak bildirilen duaları okuyarak başlamalı ve salevat-ı
şerifeyle bitirmeli.
2- Farzları yapıp haramlardan, bid’atlerden sakınmalı, helal yiyip
içmeli.
3- Acele etmeden, kabul olana kadar yalvararak dua etmeli. Gafletten
uzak, şuurla dua etmeli. Hadis-i şerifte, (Gafletle edilen dua kabul olmaz)
buyuruldu.
4- Cuma günü ve seher vakti gibi kıymetli vakitleri gözetmeli.
5- Hastalıkta, aile ve vatandan uzak, garip kalındığı zaman, yağmur
yağarken, oruçluyken gibi, duanın kabul olacağı halleri gözetmeli.
Mazlumun bedduasının kabul olması için hiçbir şart yoktur. Anında kabul
olabilir. Onun için hiç kimseyle cedelleşmemeli, zalim duruma düşmemeli. Edilen
beddua, öyle bir saate denk gelir, öyle bir perde açılır ki, o anda insanın yedi
sülalesine tesir edebilir.
Müminin yüzüne Allah rızası için bakanın, günahları affolur. Kimin ne olduğu
belli olmaz. Büyüklerin, (Her geleni Hızır, her geceni Kadir bil) sözü
meşhurdur. Buna uygun hareket etmeli, kimsenin kalbini kırmamalı, her müminin
duasını almaya çalışmalıdır.
Allahü teâlânın bize nasıl muamele etmesini istiyorsak, biz de onun kullarına
öyle muamele edelim.
Mal mülk, her zaman veya herkese hayır getirmez. Allah muhafaza etsin, çok nimet
sahibinin malı, parası doktora, ilaca gider. Yani o malının hayrını göremez. Her
zaman hayırlısını istemeli. Mal mülk sahibi olabilir insan; fakat Allah demeye
vakit bulamazsa neye yarar?
İmam-ı Gazali hazretleri, (Bir insana yapılacak en büyük beddua şu üç şeydir:
Ya Rabbi, buna çok ömür ver, çok sıhhat ve çok para ver) buyuruyor; çünkü
herkesin peşinden koştuğu bu nimetler, o kimsenin Allah demesini zorlaştırır.
Onun için, eğer bazı sıkıntılar varsa, isyan etmemeli. İlaç hep tatlı olmaz.
Allah eksikliğini göstermesin bunların, hepsi bize Allahü teâlânın birer şefkati
ve merhametidir. Bunlar acıyla kaplanmış baldır, şifalı ilaçtır. Dünya ise, dışı
tatlı kaplanmış, içi zehir olan bir şeydir. Onun tadına kapılanlar, onun tadına
vurulanlar, felakete giderler. Ahirete sahip olanlar ise, acı şekeri, acı ilacı
yerler; Allah’a şükrederler ve bu acılar ona şifa olur.