* Ticaret, kaidesinde güzeldir. Ticaretin kaidesi de, dürüstlüktür. Ticaretin
kaidesi, aldatmamak ve aldanmamaktır. Açıkçası kul hakkından korkmaktır, kul
hakkını korumaktır.
* Müslüman dürüsttür, doğrudur, merttir. Bunlar ahir zamanda insanlarda kaybolan
meziyetlerdir. Zamana uyarsak, herkesin yaptığını yapmaya kalkarsak, bunda bir
fark olmaz. Farklılık inançta, farklılık dürüstlükte, farklılık insanları Allah
için çok sevmekte. Çünkü Cenab-ı Hakkın yarattığı en şerefli mahlukun
karşısındasın.
* Dua almak için evvela karşıdakinin sevgisini, güvenini almak lazım. İnsan
sevdiğini dinler, insan sevdiğine itaat eder. Sevgiyi kaybedenler geçici bir
süre için belki başarılı gibi gözükebilirler ama o kalıcı değildir. Müslüman
bugünün tüccarı değil, yarının tüccarıdır.
* Müslüman elinden ve dilinden emin olunan kimsedir. O yalan söyleyebilir, ama
sen onun doğru söylediğine inanmalısın. O idrar, kan olabilir ama sen
su olacaksın. Pislik pislikle temizlenmez, su ile temizlenir. Herkes
yanındakinden verir. Herkes kendi sermayesini kullanır. Müslümanlığın tarifine
göre çalış. Peygamber efendimiz (Müslüman elinden ve dilinden emin olunan
kimsedir) ve (İyilik edene iyilik et, kötülük edeni affet)
buyurmuştur.
* Siz siz olun sakın kibirlenmeyin. Kibrin ucunda, sağında, solunda şirke doğru
yol var. Allahü teâlâ bazı yetkiler, bazı imkanlar, bazı güzellikler verdiği
zaman çok korkmak lazım. Bunun bir imtihan olduğunu anlamak lazım. Yoksa, mülkün
sahibi Allah’tır. Gözü kaşı verdiği gibi almasını da bilir. Nitekim, mükemmel
gören insanların bir müddet sonra göremediklerini hep biliyoruz. O halde göz bir
nimettir. Akıl bir nimettir, akılsız insanlar da çok. Sağlık bir nimettir,
hastaneler dolup taşıyor. Hürriyet bir nimettir, hapishanede insanlar çürüyor.
Nimetleri kendinizden bilmeyin, ne varsa hepsi Allahü teâlâdandır, Ona çok
şükredin. Günahlarınız için tevbe edin, kibirlenmeyin, yoksa helak olursunuz.
* Herhangi bir mümine, baktığın zaman, onun hakkında hiçbir endişe, hiçbir şüphe
olmaksızın bütün hücrelerinle sevmelisin. Bu sevgide en ufak bir menfaatin bahis
konusu olmamalı. En ufak bir çıkarın konuşulamaz, düşünülemez. Ona nasıl iyilik
ederim, ne verebilirim diye, bütün canınla ciğerinle kalbinle ona teslim
olmalısın. O da insan, onun da kalbi var. Karşındaki insana hiçbir endişe,
hiçbir şüphe olmaksızın tam teslimiyet, muhabbet besleyince, o da haliyle
karşısındakini sevecektir. Çünkü, bu sevgide ilahi bir sevgi vardır. Yani,
Allah’a giden yolda sevgi var. Sonsuza giden sevgide, çarpışma olmaz. Ama,
menfaatle ilgili sevgilerde, daima karşılıklı çıkarlar menfaatler bahis
konusudur. Sonunda mutlak kavga olur, mutlaka geçimsizlik olur.
* İnsan, Cenab-ı Allah’ın, bir verdiklerini bir de vermediklerini düşünsün.
İnsan, Allahü teâlânın emrinde ve Onun imkan dairesinde, bir köle gibidir. Hiç
kimse Allahü teâlâ ile pazarlığa kalkamaz. Mümin, yaptıklarını değil,
yapamadıklarını düşünmesi lazım. Yaptığımız ibadetleri değil yapamadıklarımızı
düşünelim, çünkü yaptıklarımız da tevbeye muhtaç, tevbeler de tevbeye muhtaç...
Hiçbir müslüman, hiçbir zaman, hiçbir şeyden dolayı, hiçbir şekilde, hiçbir
şikayette bulunmasın. Çünkü, şikayette bulunmak nimetleri unutmaktır. O nimetler
akla geldiği zaman, hemen tevbe istiğfar etmelidir. Hiçbir zaman sabrın sonu
selamet olmaması mümkün değil. Sabır dönemini iyi kullanmak lazım. Eğer bu
dönemin sonunu beklemezsek, bütün belalar artar, daha fazlalaşır. Eğer, o sabrı,
zamanını iyi kullanırsak sonu selamet olur. Şunu iyi bilin ki, varlıkta Allah’a
ibadet, daha zor. Çünkü varlıkta nefsin bütün arzuları ayakta, yoklukta zaten
yok. Ama varken, nefsi frenlemek daha zordur. Dolayısıyla, hiçbirimiz ne oldum
delisi olmayalım ve insanların takdirlerine kulak asmayalım, daha doğrusu
aslımızı unutmayalım. Aslımız bir avuç toprak. Cenab-ı Hak, bir kullanma
yetkisi, imkanı vermiş, bunu da, ya hayırda, ya şerde kullanacağız. Gelin,
neyimiz varsa hayırda kullanalım. Hayırlı sonuçlar alalım. Şerde kullanırsak
şerle karşılaşırız ki, bu da gayet tabii bir şey. Ahirette Cennetten Cehennemden
başka yer yok, unutmayalım.