* İnsanı en son terk eden kötü huy emretme, şef olma arzusudur. Bu arzu çıkar,
sonra can çıkar. Eskiden adamın birisi helâya gitmiş. Helâda dizi olan
ibriklerden birisini almış içeri girerken, helâ bekçisi demiş ki, o ibriği bırak
öbürünü al. Öbürünü almış, çıktıktan sonra demiş ki, bu ibriğin ötekinden ne
farkı vardı? (Eeee bırak da benim dediğim olsun) demiş.
* İnsanlardan riyazet yapanlar iki türlüdür:
Birincisi, nefislerinin arzusu istikametinde riyazet yapanlar. Bunların
hâli, bir tahtaya siyah cila sürmeye benzer. Siyah cilayı sürdükçe tahta parlar.
Öyle ki, ayna gibi olur, kendisini görür. Aslında bu nefsin cilasıdır. Altı
tahtadır.
İkincisi, Allahü teâlânın emirlerine uygun olarak riyazet yapanlar.
Bunların durumu ise ayna gibidir. Aynanın arkası ne kadar kararırsa parlaklığı o
kadar artar. İşte bu keramet, öteki ise istidracdır.
* Bir gün, büyük bir zatın talebelerinden birisi, kendisine iyilik ettiği halde,
ondan kötülük gördüğü başka bir talebe için hocasına; (Efendim ben kimse için
kötü düşünemem. Elimden gelmez, gelse bile kötülüğün icap ettirdiği gibi
davranamam. Ben falan arkadaşa elimle sütlaç yedirdim. Parası yoktu, para verdim,
işlerini gördü. Ben buna ne yaptım da bana bu kötülüğü yaptı?) diye sordu.
Hocası buyurdu ki:
(Peygamber efendimiz kime ne yaptı? Evinden, yurdundan sürdüler, öldürmeye
kastettiler. Dünyada en çok düşmanı olan kimdir biliyor musunuz? Allahü
teâlâdır. Sonra Kur’an-ı kerimdir. Sonra Peygamber efendimizdir. Niye? Çünkü
hakkı söylüyorlar. Onun düşmanlığı size değildi. Hocanıza yani bana idi. Ama
açıklayamadı. Çok geçmez yakında açıklar.)
* Büyüklerden istifade etmek için onlara kendinizi acındırmak lazımdır.
* Büyüklerin yolu kısa ve kavuşturucudur.
* İnsanlar hürriyetlerinin genişlemesini istiyorlar. Hata ediyorlar. Hâlbuki
akılları olsa, otoritenin sıkılaşmasını isterlerdi. Tasmalı köpekler el üstünde
geziyor. Hâlbuki tasmasız köpekleri itlaf ediyorlar (öldürüyorlar.)
* Emirin haberi olmadan yapılan iş, girdi ve çıktı meşru değildir.
* İnandığını söyleyenin sözünde, rabbani tesiri vardır. Öğrendiğini söyleyenin
sözünde ise, tesir yoktur.
* Bir gün, bir büyük zatın talebesi, başka bir talebe arkadaşı için hocasından
dua ister. Hocası buyurur ki: Ben ona dua etmem. Etsem de kabul olmaz. Çünkü
annesi ondan razı değil.
* Yukarıda kalan mahrum kalır. Aşağıda kalan nimetlere kavuşur. Yani kibirlenen
mahrum kalır, tevazu sahibi olan nimetlere kavuşur.