Sultan Ahmed Han, tahta çıktıktan bir süre sonra bir rüyasında, Macaristan
kralı ile mücadele ederken sırtüstü yere düştüğünü, kralın da üstüne çıktığını
gördü. Padişahın bu rüyasını gerek sarayda gerekse saray dışında makul bir
yoruma bağlayan çıkmadı. Bunun üzerine padişaha bu rüyasını Üsküdar'da oturan,
Aziz Mahmud Hüdayi'ye yorumlatması teklif edildi.
Sultan Ahmed rüyasını bir kağıda yazıp cevaplandırması isteğiyle Aziz Mahmud
Hüdayi'ye gönderdi. Şeyh hazretleri, hükümdarın adamını dergâhının kapısında
karşıladı, elindeki mektubu aldı daha okumadan (Cevabı burada) dedi ve kendi
mektubunu verip geri çevirdi.
Hüdayi hazretleri, padişahın rüyasını şöyle yorumlamıştı:
İnsanın rüyasında rakip karşısında sırtüstü yere düşmesi, gerçek hayatta ona
galip geleceğine işarettir. Sırt insanın en kuvvetli yeridir. Toprak da en
kuvvetli dayanaktır. Bu ikisi birleşince kuvvet üstüne kuvvet doğar. Kısaca bu
rüya İslam'ın kâfirlere galebe edeceğine alamettir.
Sultan Ahmed, bu mantıklı ve müjdeli yorumu yapan Şeyhe karşı içinden bir sevgi
ve yakınlık duydu, işte bu sevgi ve yakınlık büyük bir dostluğun başlangıcı
oldu. Rüya da tabir edildiği gibi çıktı.