Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
(İçki içmek büyük günahtır, içki içen namaz kılmamalı) deniyor. Bu yanlıştır.
Namaz ayrı içki ayrıdır. Çok büyük günahlar işlense de, namazı asla ihmal
etmemelidir. Âlimlerimiz, (Namazın bereketiyle, diğer günahların bırakılması
kolay olur) buyuruyorlar.
Salih bir zatın pazarcılık yapan komşusu, işten eve gelince çilingir sofrasını
kurarak her gece gürültü yapar. Salih zat, komşusunun gürültüsünden rahatsız
olduğu için, başka bir eve taşınır, bir kaç gün sonra da bu komşunun vefat
etmesi üzerine tekrar eski evine taşınır.
Bir gün kapı çalınır, kapıyı açıp bakar ki boyu, gökyüzüne kadar uzanan bir
adam. Ne istediğini sorunca, adam der ki:
— Kazmayı al benimle gel!
— Sen kimsin, beni nereye götüreceksin, bana ne yapacaksın?
— Sus, kazmayı al benimle gel!
Kazmayı alır beraber giderler, mezarlığa gelirler. Bir mezarı göstererek,
burayı kaz der. Mübarek zat gösterilen mezarı kazar, dur der, bir tuğla
çıkarmasını söyler ve bir tuğla çıkartır, tuğlayı çıkardığın delikten mezarın
içine bak der, bakar ki, komşusu Cennette ve üstelik tahtta oturuyor, tahtı da
var.
Mübarek zat şaşırır, bu benim vefat eden komşum der. Bu nasıl olur? Peki, ben
nerede hata yaptım? der.
O zat da der ki:
— Vefat eden komşun her günahı işlerdi; fakat namazını hiç bırakmazdı ve
namazın arkasından da şöyle dua ederdi:
Ya Rabbi biliyorum günahım çok; fakat Peygamber efendimizi, Ehl-i beytini,
aralarındaki savaşlar ne sebeple olursa olsun, Eshab-ı Kiramı ve onların yolunda
olanları seviyorum, onların hatırına günahlarımı affet, bana Cennetini ihsan et
diye dua ederdi. Namazlarını ve bu duayı hiç bırakmazdı. Bu hasleti onun
kurtulmasına sebep oldu.
İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok
yaklaştıran şey namazdır. Namaz kılmak, huzur-u ilahiye çıkmak demektir.
Namazda, Allahü teâlânın huzurunda olduğumuzu bilerek okumalıyız. Namazı, ne
olduğunu bilerek kılmalıyız!