Şibli hazretleri bir gün Hicaza gitmek için yola çıkar, yolu Bağdat’tan geçer.
O zamanın halifesi Harun Reşid, Şibli hazretlerinin Bağdat’a geldiğini duyar. “Biz
mi ziyaretine gelelim yoksa o mu bizim sarayımıza şeref verir?” diye haber
gönderir. Şibli hazretleri biz halifenin yanına geliriz der. Ve saraya gider.
Halife, Şibli hazretlerine, “Bana bir nasihat eder misiniz efendim” der. Şibli
hazretleri de “Bana bir bardak su getirin” der. Halifeye, “Eğer çölde susuz
kalsanız, ölmek üzere olsanız, biri elinde bir bardak su ile çıkıp gelse, dese
ki bu bir bardak suyu sana veririm ama servetinin yarısını isterim, verir misin?
Halife düşünür ve elbette veririm der.
Şibli hazretleri, “Peki bu suyu içtin, çıkaramıyorsun [vücudundan dışarı
çıkmıyor, bir hastalık var], bir doktor gelse, ben o suyu dışarı çıkarırım fakat
servetinin diğer yarısını isterim, verir misin?” Harun Reşid düşünür ve elbette
veririm der.
Şibli hazretleri, “O halde bir bardak su bile etmeyen servetine güvenme“
der. Halife ağlamaya başlar. Bana bir nasihat daha eder misiniz der.
Şibli hazretleri, “Siz suyun başındasınız, Allahü teâlâ Peygamber efendimizden
beri akıp gelen bu İslamiyet suyunun bekçisi olmayı size nasip etti, bu suya
pislik karıştırma, karıştırılmasına da müsaade etme, bid’at karıştırma onu
tertemiz olarak koru.”