İmam-ı a'zam hazretlerine bir ateist, bir mutezile, bir de cebriyeci üç kimse
gelir. Ateist sorar:
(Allah varsa, var olan görülür. Varsa ispat et.)
Akılcı olan mutezile sorar:
(Cehennemde ateş var. Şeytan ateşten yaratılmıştır. Şeytana ceza vermek
mümkün mü?)
Cebriyeci de sorar:
(Sen ise irade-i cüziyye var diyorsun. Her şeyin hâlıkı Allah iken insan ne
yapabilir ki?)
İmam-ı a'zam hazretleri, yerden 3 avuç nemli toprağı top gibi yapıp, her topu
birine atar.
Üçü de, durumu kadıya şikayet eder. Kadı niye çamur topu attığını sorar.
İmam-ı a'zam hazretleri der ki:
Bunlar bana soru sordu ben de cevap verdim. Ateist, Allah varsa, var olan
şeyin görünmesi gerekir demişti. Toprak başımı acıttı dedi, madem ağrı var,
ağrıyı göstermesi lazımdır. Ağrıyı bile göremeyen Allah’ı nasıl görebilir ki?
Ateist akılsızdır, aklı varsa göstermesi gerekir. Ruh da akıl gibi görünmez, ama
yaptıklarından anlaşılır. Kâinatın var olması da onun bir yaratıcısının olmasını
gerektiğini gösterir.
Mutezile olan ise, topraktan yaratılmış olduğu halde, çamur toptan etkilendi.
Toprak topraktan etkilendiğine göre ateş de ateşten etkilenir. Demir testeresi
demiri kestiği gibi, ateş de ateşi yakar.
Cebriyeci ise, (Allah her işi zorla yaptırır) diyordu. O zaman o toprağı
Allah attı, bu beni niye şikayet ediyor? Kendi kendini yalanlamış oluyor.
Ustasız yapılan kayık
Hazret-i İmamın böyle kısa cevaplar verdiği çoktur. Mesela bir ateistle saat
onda buluşup münazara etmek üzere anlaşırlar. Hazret-i İmam kasten toplantıya
bir saat kadar geç gelir. Ateist gecikince, (Bakın imamınız korktu gelemiyor)
der, gelince de niye geç kaldın diye sorarlar. O da, (Kayık yoktu. Irmaktan
geçemedim, bir de baktım ki, ağaçtan kopan dallar kendiliğinden bir kayık
oluverdi, ben de binip geldim, ondan geciktim) der. Ateist, gülmeye başlar,
(Gördünüz mü nasıl yalan söylüyor, hiç kendiliğinden, bir ustası olmadan kayık
yapılır mı?) der. Hazret-i İmam hemen taşı gediğine koyar:
(Bre ateist, bir kayık ustasız kendiliğinden olamazsa, bu koca kâinat
kendiliğinden nasıl var olur) diyerek ateistle münazara bile etmeden galip
gelir.
Sayıların sonu olmaz
Yine bir ateist, (Allah var ise, başlangıcı olmadığı gibi, sonsuz da olamaz,
yani Allah ezeli ve ebedi değildir) der. Hazret-i İmam, 1’den önce sayı var
mı? der. O da yok der. (Sayıları sonuna kadar say bakalım) der. O da,
epey saydıktan sonra, bırakır. Hazret-i İmam, (Devam et, sonuna kadar say)
der. Ateist, (Milyon, milyar, trilyon, katrilyon…. Bunun sonu olmaz) deyince,
Hazret-i İmam, (Sayıların bile 1’den öncesi ve sonu olmadığına göre, kâinatı
yoktan yaratan ezeli ve ebedi olmaz mı?) der.
Güvenilen kişi
İmam arkasında niye Fatiha okutturmuyorsun diyenlere de şöyle der:
Siz kırk kişisiniz, hepinizi ayrı ayrı mı ikna edeyim yoksa en güvendiğiniz ilim
sahibi birini ikna etsem, siz de kabul eder misiniz?
Adamlar kabul ederiz der. O zaman Hazret-i İmam der ki:
Münazara başlamadan daha dava bitmiştir. Siz kırk kişiden birisine
güveniyorsunuz, onu seçtiniz. Ben de imamın okuduğu kâfi gelir, cemaatin okuması
gerekmez diyorum. Siz nasıl bir kişiye güvenmişseniz ben de imama güvendim.