Kanuni Sultan Süleyman Hanın, vefat ettiğinde yerine getirilmesini istediği
bir vasiyeti vardı. Bu vasiyet, şahsına ait özel küçük bir sandığın kendisi
defnedilirken mezarda yanına konmasıydı.
Hayatı seferlerde geçen Sultan Süleyman yine bir seferde iken vefat etti.
Cenazesi İstanbul'a getirilince derhal defin işlemlerine başlandı. Bu vasiyeti
üzerine sandık meydana çıkarıldı ve hazır tutuldu.
Büyük hükümdarın cenaze töreninde şüphesiz bütün devlet erkanı hazır idi.
Şeyhülislam Ebussuud efendiye, Sultan Süleyman’ın böyle bir vasiyeti bulunduğu
söylendi. Ebussuud efendi "Zinhar böyle bir vasiyeti yerine getirmeyesiz,
dini mübine yani İslam'a uymaz” dedi.
Nihayet vasiyetin yerine getirilmemesi kararlaştırıldı. Küçük sandık mezara
konulmadı ama içinde ne vardı, dünyanın en büyük hükümdarının mezarına konmasını
istediği şey neydi? Herkesi bunun merakı sarmıştı. Bu vasiyet yerine
getirilmediğine göre sandık açılmalıydı. Nitekim öyle yapıldı. Sandığın içi,
Kanuni'nin yapacağı işlerin, vereceği kararların dine uygun olup olmadığı
hakkında Şeyhülislamdan aldığı fetvalarla dolu idi. Bunun üzerine Ebussuud
efendi, "Hey büyük sultan, sen Allah katında kendini temize çıkardın,
mesuliyeti bize yıktın, biz nasıl bunun altından kalkacağız bakalım" diye
ağladı.