Atlı bir eşkıya, Şam ile Medine arasında ticaret yapan bir tüccara bağırır:
— Davranma öldürürüm.
— İşte malım. Hepsini al ve beni serbest bırak!
— Mal zaten benim olacak. Ben senin canını da almak istiyorum.
— O hâlde bana biraz mühlet ver, abdest alıp namaz kılayım!
Eşkıya, izin verir. Tüccar, abdest alıp dört rekât namaz kılar. Namazdan
sonra dua eder. Dua bitince, hemen orada yeşil elbiseli bir süvari belirir.
Eşkıya, bu süvariye saldırır; fakat süvari bir darbe vurup eşkıyayı attan
düşürür. Sonra tüccara der ki:
— Haydi, şimdiye kadar çok insanın canına kıyan şu eşkıyayı öldür!
— Bir cana nasıl kıyarım ki?
— Fakat bu eşkıya seni öldürecekti. Bunu öldürmezsen daha çok cana kıyar.
— Ben hayatımda kimseyi öldürmedim. Beni mazur gör!
Süvari, eşkıyayı öldürür.
Eşkıyadan kurtulan tüccar, süvariye sorar:
— Sen kimsin?
— Ben 3. kat gökte bulunan bir meleğim. Sen birinci defa dua ettiğinde gök
kapıları öyle çalındı ki, mühim bir olayın olduğunu anladık. İkinci defa dua
ettiğinde gök kapıları açıldı. Üçüncü defa dua edince, Cebrail aleyhisselam
geldi. (Şu zavallıyı kurtar) dedi. Ben de hemen geldim. Bu eşkıyayı
öldürmeyi, Allahü teâlâ bana nasip etti. Ey tüccar, iyi bil ki, kim de senin
gibi dua ederse, Allahü teâlâ onun sıkıntısını giderir, ona yardım eder.
Tüccar sağ salim Medine’ye dönünce, başından geçenleri Peygamber efendimize
anlatır. Resulullah efendimiz buyurur ki:
(Elbette Allahü teâlâ, sana Esma-i hüsnayı telkin etti. O isimlerle dua
edilirse, Allahü teâlâ, o duayı kabul eder, istenileni verir.) [Şir’a]